Aylık arşivler: Ekim 2024

Zafer Partisi lideri Özdağ, Sözcü TV yayınını terk etti: Benim muhatabım CHP’den bir tek Özgür Özel!

T24 Politika

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, katıldığı programda CHP’li Umut Akdoğan‘ın yayına alınmak istemesine tepki gösterdi. Muhatabının CHP Genel Başkanı Özgür Özel olduğunu belirten Özdağ, stüdyoyu terk etti.

Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, Sözcü TV’nin canlı yayınına konuk olarak katıldı.

Özdağ, programda CHP’nin MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan için yaptığı çağrıya yönelik tutumunu eleştirdi.

Bu sırada yayına CHP Ankara Milletvekili Akdoğan’ın cevap hakkını kullanmak üzere bağlanmak istemesi Özdağ’ı sinirlendirdi. Özdağ, canlı yayını terk etti.

“Özgür Bey’i sadece bu konuyu tartışmak için bir programa davet ediyorum”

Özdağ, muhatabının CHP Genel Başkanı Özgür Özel olduğunu belirterek duruma tepki gösterdi ve şu ifadeleri kullandı:

“Zafer Partisi Genel Başkanı olarak benim muhatabım Cumhuriyet Halk Partisi’nden bir tek Özgür Özel’dir.

Ben Türk kamuoyu önünde Özgür Bey’i sadece bu konuyu tartışmak için bir programa davet ediyorum.

Bunun dışında Cumhuriyet Halk Partisi’nden hiçbir yetkili benim bu programda muhatabım olamaz.

Özgür Bey bağlanır, gelir konuşurum. Ama bunun dışında ben yayından ayrılırım, ondan sonra bağlanıp söylesinler.”

Ne olmuştu?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Bugün kitabın ortasından hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak nitelikte konuşacağım” diyerek, PKK lideri Abdullah Öcalan‘la ilgili çağrı yaptı ve “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiği, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığını gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil ne Edirne, adres İmralı’dan DEM‘e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız. Vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye sonuna kadar hazırız” ifadelerini kullandı. Bahçeli’nin sözleri siyaset kulislerini hareketlendirirken, 1 Ekim’de Meclis’in yeni yasama yılı açılışında DEM Parti’lilerle tokalaşmanın ardından gündeme gelen “yeni bir çözüm süreci mi başlıyor” sorusu daha güçlü şekilde tartışılmaya başladı. 

Bahçeli, Öcalan’ı Meclis’e çağırdı: Terörün bittiğini haykırsın!



GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI 

Öcalan’ın tahliyesi için tek maddelik değişiklik yeterli: Bahçeli’nin sürpriz skandalıyla gündeme gelen “umut hakkı” nedir?

Bahçeli’nin Öcalan’ı TBMM’ye çağırması hangi sonuçları doğurabilir, ‘Çözüm Süreci’nden fark ne, kulislerde neler konuşuluyor, neler olabilir?


MURAT SABUNCU’NUN YAZI DİZİSİ

Diyarbakır’da Bahçeli konuşurken açılan televizyonlar ve altı çizilen yorum: ‘Devlet’ Öcalan ile belli bir noktaya ulaşmasaydı hareket etmezdi

Teröre rağmen barışın peşini bırakmama mesajı veren üç farklı isim: Bahçeli, Demirtaş, Özel…


CANDAN YILDIZ YAZDI

Bahçeli’nin Öcalan’a TBMM davetine DEM’den ilk değerlendirme Sırrı Sakık’tan geldi: Hiç şaşırmadım, daha önemli gelişmeler olabilme ihtimali yüksek


Bahçeli’den Öcalan çağrısı: TBMM’de konuşulun, terörün bittiğini, burada lağvedildiğini haykırın!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “Türk siyasetinde 22 Ekim bir milattır” diyerek “umut hakkını” anlattı

DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: Tecrit kalksın, Sayın Öcalan konuşsun

Bahçeli’nin Öcalan için “Meclis’te konuşması” gündeme bomba gibi düştü

Özel, “el yükseltti”: Ben de Kürtlere devlet teklifleri veriyorum; Türkiye’nin sahibi olmaya davet ediyorum

TIKLAYIN – Bahçeli’nin Öcalan çağrısı sonrası Erdoğan: Açtığımız tarihi fırsat penceresi, hırsa kurban edilmemeli

TIKLAYIN – Demirtaş: Diyalog arayışlarını kanla kesmeye çalışan anlayış bilmeli ki Öcalan bir inisiyatif alırsa tüm gücümüzle arkasında olacağız; barış sesinin bu defa bastırılmasına izin vermeyeceğiz!

TIKLAYIN – Abdullah Öcalan’dan Bahçeli’nin çağrısına ilk yanıt: Koşullar oluşursa teorik ve pratik güce sahibim


DEM Partililerle tokalaşma ve “yeni çözüm süreci” iddiası

İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze’nin ardından Lübnan’a yönelik kara harekatına girişmesiyle başlayan operasyon, İran ile İsrail arasında yaşanan gerginlik ve bölgesel savaş söylemleri, siyaset kulislerini harekete geçirdi.

Erdoğan: İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Ekim’de TBMM’nin yeni yasama sürecinde yaptığı konuşmada, İsrail – Hamas savaşı ve Lübnan’a sıçrayan saldırılarla ilgili değerlendirmelerde bulunarak, “İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım bugünlerde Lübnan’a uzandı. Dün. İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’dir ve Lübnan topraklarına karadan girdiğini  duyurmuştur .

“İç cephe” vurgusu

Erdoğan, aynı konuşmasında “iç cephe” su yaparak, “Fitne girişimlerine karşı millet olarak, 85 milyon olarak ‘iç cephemizi’ sağlam çaba sarf ediyoruz. Bugün İsrail’in saldırganlığı karşılanıyor, içsel ve çatışmasız çatışma çözülmüyor, çözümün ortaya çıkması gerekiyor”  ifadeleri kullanıldı.

Bahçeli’den DEM Parti ile tokalaşma

Erdoğan’ın açıklamalarına paralel olarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yeni yasama paketinde sürpriz bir hamlede bulundu ve DEM Parti sıralarına giderek milletvekilleri ile selamlaştı.  Bahçeli  , DEM Parti’li vekillerin elini sıkmasıyla ilgili, Yeni bir dönemde giriyoruz. Biz gelişi güzel keyfe keder, hayatta kalmaktan kaçışlarla dümenden el uzatmayız.Biz durduk yere el vermeyiz. Öylesine yerimizde yoğunlaşıp da el sıkmaya teşebbüs etmeyiz. değerlendirmeleridir”  açıklamasında bulundu.

DEM Parti’den açıklama

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise Bahçeli’nin t
okalaşma jestini ve açıklamalarını,
“Bu parçaların atılacak adımlarda biz de iz sürmeye hep beraber. Sorun zincirinin çözümüne yönelik sağlıklı bir politik programın ortaya çıkması gerekiyor”  şeklinde değerlendirildi. 

Devlet Bahçeli yeni yasama sürümünde DEM Partililerle tokalaştı

Bahçeli’den, DEM Parti’yle tokalaşmasına ilişkin açıklama: Yeni bir döneme giriyoruz, günümüze barışı sağlamak lazım

Bahçeli’den DEM Parti’ye “Türkiye partisi olma” çağrısı: Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır

Bahçeli’nin son çağının ardından DEM kulisleri: Şartlar olgunlaşırsa müzakereye hazırız

Yeni “çözüm süreci” mi geliyor? | AKP’li isimlerden peş peşe açıklamaları

Murat Sabuncu’nun yazısı: ‘Devlet desteğinde-bilgisinde’ çözüm mü, Hakan Fidan yine devrede mi, hemen önemsizleştirilmeli mi?

Candan Yıldız’ın röportajı | DEM Partisi Milletvekili Sırrı Sakık: Bahçeli’nin ‘Ülkemizde barışı sağlamak lazım’ sözlerini önemsiyoruz, Bahçeli ile tokalaşmamızı eleştiren troller umurumuzda değil

Bahçeli’nin DEM Parti’lilerle tokalaşmasında “Dolmabahçe mutabakatı” detayı

Mehmet Y. Yılmaz yazdı: Kürt siyaseti aynı suda ikinci kez yıkanır mı?

Yalçın Doğan yazdı: Bahçeli DEM’e çiçek attı ama…

 

Yusuf Dikeç’ten Furkan Bölükbaşı ile fotoğrafına ilişkin açıklama: Sosyal medya kullanmıyorum, tanımadığım bir kişi

T24 Haber Merkezi

Bu yıl Paris Olimpiyatlarında silah tutuşu dünyaca ünlenen milli atıcı Yusuf Dikeç‘in, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda AKP’li sosyal medya fenomeni Furkan Bölükbaşı ile fotoğraf çektirmesi sosyal medyada tepkilere neden oldu. Yusuf Dikeç, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, Furkan Bölükbaşı’nı tanımadığını ifade etti.

2024 Paris Olimpiyatlarında kendine has silah tutuşu Elon Musk, Tom Hardy gibi dünyaca ünlü isimlerce paylaşılan milli atıcı Yusuf Dikeç, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna katıldı. Resepsiyonda, AKP’li Furkan Bölükbaşı ile fotoğraf çekilen Dikeç, sosyal medyada eleştirilerin odağı oldu. Dikeç, sosyal medya kullanıcıları tarafından, Atatürk’e hakaret eden bir şahısla fotoğraf çekildiği için Atatürkçülük ve vatanseverlik üzerinden eleştirildi.

Yusuf Dikeç’in paylaşımının tamamı şu şekilde:

“29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle katıldığım Cumhurbaşkanlığı resepsiyonunda pek çok kişi ile fotoğraf çektirdim. Tahmin ettiğiniz gibi çoğu ilk defa karşılaştığım kişiler .

Bildiğiniz üzere sosyal medyayı fazla kullanmayan birisiyim. Yakın dostlarımın arayıp haber vermesi ile tanımadığım bir kişi ile çekilen bir fotoğraftan dolayı ne Atatürkçülüğümüz kalmış , ne vatanseverliğimiz..

Yusuf Dikeç, 51 yaşında olmasına rağmen haftanın altı günü ülkesine madalya kazandırmak , Bayrağımızı uluslararası arenalarda dalgalandırabilmek için savaşan bir sporcudur. Aynı zamanda emekli bir Türk askeridir.

Müsabaka dönemlerinde sosyal medyayı ve telefonu iyi bir sonuç almak adına bir kenara bırakıyoruz. Dolayısı ile bahsi geçen şahsı tanımamaktayım.

Benim Vatan sevgisi anlayışım; Vatana hizmetle ölçülür. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır. Benim vatanıma ve Atatürk’e olan sevgi anlayışımı hiçbir şey değiştiremez.

Saygılarımla, Yusuf DIKEÇ”




 

“Sünnet, beden bütünlüğüne bir tehdit mi geleneğin vazgeçilmezi mi?”

 Yönetmen Ece Dizdar anlatıyor



Günün öne çıkan haberleri

AKP’li Gökkuş, “Neden sürdüğümüzü izah edeceğim” demişti; ‘ahmak davası’ndaki hâkim değişikliği için CHP’den HSK’ya yeni başvuru

Geri dönüşüm kutusuna attığınız kıyafetlerin ‘cennete’ gittiğini düşünüyorsanız, moda endüstrisinin gizli ‘cehennemine’ bir bakalım

TUSAŞ saldırısı göz göre göre geldi: Tesis, özel güvenlik denetiminde sınıfta kalmış!
Erdoğan TUSAŞ’ta: Bu tür kalleş, hain eylemler bölücü örgütün son çırpınışları

“Geçen yıl merkezi yönetim bütçesinin yüzde 43’lük kısmını SGK harcamaları oluşturmuş!”

İşte Özgür Özel’in masasındaki son seçim anketinde çarpıcı sonuçlar!


 


Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1929’da Cumhuriyet Bayramı geçit törenini izliyor

TIKLAYIN | TBMM Zabıt Ceridesi: 29 Teşrinievvel 1339 (Miladi 1929) Pazartesi günü

TIKLAYIN | Arşiv fotoğraflarıyla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

TIKLAYIN | Cumhuriyet’in ilk yıllarından arşiv fotoğrafları

TIKLAYIN | Lozan Barış Antlaşması 101 yaşında: Türkiye Devleti 24 Temmuz 1923’te, Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te kuruldu

TIKLAYIN | Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı zaferle bitiren “Büyük Taarruz” 101 yaşında

TIKLAYIN | Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun; en büyük devrim 101 yıl önce bugün Cumhuriyet’in ilanıyla yapıldı

 

 

 

Öğretmen atamaları: Tartışmalı mülakatta itiraz süreci

Türkiye’de illere göre farklı puanların verilmesiyle gündeme gelen 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin sözlü sınav sonuçlarına itiraz süreci başladı. Adaylar ise mülakatın kaldırılması talebini yineliyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin yeni bir açıklama yaptı. Sözlü sınav sonuçlarına yönelik itiraz sürecinin bugün başladığı ifade edilen açıklamada, sürecin 1 Kasım 2024 tarihinde sona ereceği belirtildi.

Sonuçlara ilişkin itirazlar, sözlü sınav komisyonlarınca değerlendirilerek 11 Kasım 2024 tarihinde sonuçlandırılacak.

İtiraz süreci tamamlandıktan sonra kesinleşen puanlara göre oluşacak sıralamalar, 14 Kasım’da başlayacak atama tercihleri sırasında adayların tercih ekranlarında yer alacak.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de konuya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; “Atama tercihleri, 14 Kasım’da başlayacak ve 20 Kasım 2024 saat 16.00’ya kadar sürecektir. Sonuçlar, 23 Kasım 2024 tarihinde açıklanacak, atama kararnameleri, yasal sürecin tamamlanması ve öğretmenlerimizin görevlerine başlatılması için illere gönderilecektir. Sonuçların değerli öğretmen adaylarımıza, ailelerine ve eğitim camiamıza hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

İllere göre farklı puanlamaya tepki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldırılacağını vadetmesine karşın uygulanmaya devam eden mülakatlar tartışma yaratıyor.

Eylül ayında “yanlışlıkla” yayımlanan mülakat sonuçlarında illere göre farklı puanlar verilmesi adayların tepkisini çekmişti.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Bilgi İşlem Daire Başkanlığındaki bir kişinin sistemi yanlışlıkla erişime açtığını belirtmişti. Ancak adaylar bu sonuçların puanlamadaki haksızlığın görülmesi için içeriden bilinçli olarak sızdırıldığını iddia etmişti.

Zira açıklanan sonuçlarda bölgesel farklar dikkat çekmişti. Adaylar, farklı şehirlerdeki komisyonların farklı puanlamalar verdiğini dile getirmişti.

“Kontenjan dışındakiler önümüze geçti”
Örneğin Konya’da puanlarda yuvarlama yapıldığını, yani Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) ile aynı puan verildiğini belirten adaylar, Diyarbakır, İzmir gibi illerde ise ekstradan 10’ar ya da 7’şer puan verildiğini ve kontenjan içinde olmalarına rağmen bu farklar yüzünden elendiklerini dile getirmişti.

Adaylardan birisi yaşadığı mağduriyeti, “Üç soruyu da doğru cevaplamama rağmen kontenjan dışındaki insanları önümüze geçirdiler. Adaletli ve liyakatli bir mülakat süreci olmadı. Birçok insan mağdur edildi” sözleriyle anlatmıştı.

Adaylar, mülakat sisteminin tamamen kaldırılmasını ve atamalarda adalet sağlanmasını talep ediyor.

Napoli deplasmanda Milan’ı devirdi!

T24 Spor

İtalya Serie A 10. hafta maçında Napoli, deplasmanda Milan ile karşılaştı. San Siro’da oynanan maçı Napoli, 2-0 kazandı.

Napoli’ye galibiyeti getiren golleri 5. dakikada Romelu Lukaku, 43. dakikada ise Khvicha Kvaratskhelia kaydetti.

Milan’ın 47. dakikada Alvaro Morata ile bulduğu gol ofsayt gerekçesiyle geçersiz sayıldı.Napoli formasını bu sezon 9 kez giyen Lukaku, 4 gol ve 5 asistlik performans sergiledi.

Napoli bu sonuçla birlikte ligde üst üste 5. galibiyetini aldı. Ligde istediği sonuçları alamayan Milan ise bu sezonki 3. mağlubiyetini yaşadı.

Napoli puanını 25’e çıkarttı ve liderliğini sürdürdü. Milan ise 14 puanda kaldı. Ligin bir sonraki haftasında Milan, Monza deplasmanına gidecek. Napoli ise Atalanta’yı ağırlayacak.

Mayalardan kalma şehir tesadüfen keşfedildi

Meksika’da orman örtüsü altında kaybolan bir Maya şehri, yüzyıllar sonra keşfedildi.

Arkeologlar, güneydoğudaki Yucatan Yarımadası’nda bulunan Campeche eyaletinde piramitler, spor sahaları, bölgeleri birbirine bağlayan geçitler ve amfi tiyatrolar buldular.

Antiquity dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, şehirde 6 bin 674 yapı bulundu.

Lidar adı verilen ve bitki örtüsü altında gömülü yapıları haritalayan bir lazer tarama yöntemi kullanarak bulunan şehre ‘Valeriana’ adı verildi.

‘KAZARA’ KEŞFEDİLDİ

BBC’de yer alan habere göre keşif, bir arkeoloğun internette veri ararken ‘kazara’ yaptığı gözlemle ortaya çıktı.

ABD’nin New Orleans kentindeki Tulane Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olan Luke Auld-Thomas, “Google aramasının 16. sayfası gibi bir yerde, bir Meksika organizasyonu tarafından çevresel izleme için yapılmış bir lazer taramasını buldum” diye açıkladı.

Ancak, Auld-Thomas verileri işlediğinde, başkalarının kaçırdığı bir şeyi gördü: 750 ile 850 yılları arasındaki zirve döneminde 30-50 bin kişiye ev sahipliği yapmış olabilecek devasa bir antik şehir.

Araştırmacılar, kayıp şehre ait bilinen hiçbir fotoğraf olmadığını söylüyorlar ancak yerel halkın, toprak yığınlarının altında kalıntılar olduğundan şüphelenmiş olabileceğini düşünüyorlar.

KARMAŞIK ŞEHİR VE KASABALARDA YAŞAMIŞ OLABİLİRLER

Araştırmaya katılmayan University College London’dan Profesör Elizabeth Graham, bu keşfin Mayaların izole köylerde değil, karmaşık şehirlerde veya kasabalarda yaşadığı iddialarını desteklediğini söylüyor.

Öte yandan çalışma 800 yılı sonrasında Maya medeniyetlerinin çöküşünün kısmen nüfusun yoğun olmasından ve iklim sorunlarına karşı hayatta kalamamış olmalarından kaynaklandığını öne sürüyor.

MAYA UYGARLIĞI

Maya uygarlığı, Meksika’nın güneydoğusundan, Honduras, El Salvador ve Guatemala’ya kadar uzanan bir bölgede hüküm sürdü.

M.Ö. 400’lü yıllarda büyüyüp gelişmeye başlayan ve M.Ö. 600’de yükselişe geçen uygarlık, MS 250-900 yıllarında altın çağını yaşadı ve İspanyol işgaliyle sona erdi.

Maya kentlerinde yapılan araştırmalar, Mayaların astronomi, matematik, mimari ve sanat gibi birçok alanda çok ileri düzeye ulaştığını gösteriyor.
DHA

‘Ya bu soykırımı durdurun ya da sonsuza kadar susun’

Mansur, BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki duruma ilişkin düzenlenen açık oturumda konuştu.

İsrail’in suç üstüne suç işlemeye ve BM’nin her kuralını çiğnemeye devam ettiğini kaydeden Mansur, “İsrail, kendinin öldürme ve sömürgeleştirme iradesinin uluslararası toplumun can kurtarma ve barış sağlama iradesinden daha güçlü olduğu varsayımıyla hareket ediyor.” diye konuştu.

Mansur, Filistinlilerin kuşatma altında bombalandığını, aç bırakıldığını ve “öldürüldükleri için suçlandığını” söyledi.

Gidecek hiçbir yerleri olmayan Filistinlilerin giderlerse dönemeyeceklerini de bildiklerini belirten Mansur, “İsrail bu planı hepimizin gözleri önünde uyguluyor. Bu kabul edilemez.” dedi.

Mansur, İsrail’in uluslararası hukuku baştan yazmaya çalıştığını kaydederek, siviller insani yardım çalışanları ve gazetecilerin öldürmesi gibi suçların İsrail için sadece başkaları tarafından yapıldığında “barbarca” olduğunu ifade etti.

“Filistin halkı teslim olmadı, siz de olmamalısınız”

İsrail’in kendini üstün gören ve insanlık dışı olan ırkçı hukuk düzeni oluşturmaya çalıştığını vurgulayan Mansur, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“İsrail’in bize insan gibi davranmamasına, bizi silme çabalarına daha ne kadar izin vereceksiniz? İsrail’in yıkım ve açlıkla Filistin halkını Gazze’nin kuzeyinden başlayarak yok etmesi sizin için kabul edilebilir mi? Yapacak hiçbir şeyiniz yok mu? Yapacak çok şeyiniz var. Filistin halkı teslim olmadı, siz de olmamalısınız.”

“Ya bu soykırımı durdurun ya da sonsuza kadar susun”

Mansur, 10 ay önce yapılan tüm uyarıların inkar edilemez bir gerçeğe dönüştüğünü belirterek, “Artık soykırıma karşı çıkacak mısınız? Şimdi değilse ne zaman? Kurtaracak hayat kalmadığında mı?” sorularını yöneltti.

İsrail’in soykırım ve sömürgeleştirme kampanyasını gerçekleştirmek için uluslararası düzeni yıkmak zorunda olduğunun farkında olduğunu aktaran Mansur, İsrail’in bu çerçevede de BM temsilcileri, örgütleri, uluslararası mahkemeler, uluslararası toplum ve gazetecileri “engel” olarak gördüğünü ifade etti.

Mansur, BM üyelerinin kınamalarının ne zaman hesap sormaya dönüşeceğini sorgulayarak, şunları kaydetti:

“Uluslararası toplumun harekete geçmemesi halinde, İsrail suçlarında yeni seviyeye geçecektir. Soykırım, cezasız kalınmayla mümkün kılınır. İsrail her bir kırmızı çizgiyi geçti, her kuralı ihlal etti ve her yasağı çiğnedi. Ne zaman yeter diyeceksiniz? Ne zaman harekete geçeceksiniz?”

BMGK’de oturduğu sandalyenin kendisine değil Filistin halkına ait olduğunu belirten Mansur, “Bu sandalye, insanların size ulaştıramadığı acılarıyla dolu. Onlara ulaşmak zorundasınız. Siz BM Güvenlik Konseyi’siniz. Her bir Filistinlinin acısına ulaşmak zorundasınız, bu sizin göreviniz.” diye konuştu.

Mansur, “Faaliyetleriniz, hareketlerinizle uyumlu olsun. Ya bu soykırımı durdurun ya da sonsuza kadar susun.” diyerek sözlerine son verdi.
AA

TUSAŞ şehidinin ismi GÖKBEY’de…

Erdoğan, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Anonim Şirketi (TUSAŞ) Merkez Yerleşkesi’nde düzenlenen “T625 Gökbey Helikopteri Teslimat Töreni”nde konuştu.

Vatandaşların 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik eden Erdoğan, 23 Ekim’de TUSAŞ’a yönelik düzenlenen hain terör saldırısında şehit olan 5 kişiye Allah’tan rahmet diledi.

İsimleri tarihe ve milletin kalbine tek tek nakşedilen mühendis Zahide Güçlü Ekici, teknisyen Cengiz Coşkun ve Hasan Hüseyin Canbaz’ı, güvenlik görevlisi Atakan Şahin Erdoğan ve taksi şoförü Murat Arslan’ı şükranla yad eden Erdoğan, “Rabb’im şehitlerimizin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin diyorum.” dedi.

Erdoğan, terör eyleminde yaralanan 22 kişinin çoğunun taburcu edildiğini belirterek, tedavileri süren 3 kişiye Allah’tan acil şifalar diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, ilahi mesajda buyrulduğu üzere, şehitlerin ölüler olmadığına, onların diri olduğuna tüm kalbimizle inanıyoruz. Aziz şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine, onların fedakarlıklarıyla, onların hatıralarıyla vatanımızda huzur ve güven içinde yaşıyoruz. Burada şunu büyük bir iftiharla söylemek isterim, şehitlerimizin yakınlarının vakar, sabır ve metanetini gördükçe, nasıl asil bir milletin ferdi olduğumuzu çok daha iyi anlıyoruz. Aynı şekilde TUSAŞ çalışanlarımızın, yaşadıkları terör saldırısına rağmen dik ve dirayetli duruşu, her türlü takdirin üzerindedir. ‘Hainlere inat, daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz’ diyerek bu milletin yiğitliğini, cesaretini ve korkusuzluğunu tüm dünyaya bir daha gösteren TUSAŞ’ın siz kahramanlarına, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.”

“Şehitlerimizin kanını yerde koymadık”

“Terörün olmadığı bir ülke ve bölge hedefimize ulaşana kadar, inşallah, bu mücadeleyi sabırla devam ettireceğiz. Elbette bunu yaparken, terör baronlarının ve onları taşeron olarak kullanan patronlarının oyununa gelmeyeceğiz” ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

“40 yıllık tecrübemiz bize terörün asıl gayesinin milletimizin ezeli ve ebedi kardeşliğini dinamitlemek olduğunu öğretmiştir. Bunun önüne ancak, iç cephemizin mukavemetini artırarak geçebiliriz. 85 milyon birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde asırlardır olduğu gibi inşallah daha nice yüzyıllar boyunca bu topraklarda yan yana barış ve huzur içinde yaşayacağız. TUSAŞ çalışanlarımızın bir konuda gönüllerini ferah tutmalarını istiyorum, bu tür kalleş ve hain eylemler, bölücü örgütün son çırpınışlarıdır. Ne bölgemizin ne de ülkemizin geleceğinde teröre, şiddete asla yer yoktur ve olmayacaktır. Devletimiz, katil sürülerinden de bunların tasmasını elinde tutan ağababalarından da daha güçlüdür, hepsinin hakkından gelecek, hepsini tepeleyecek kudret ve kuvvete Allah’ın izniyle ziyadesiyle sahiptir. Suriye ve Irak’taki terör yuvalarını bölücü alçakların başlarına geçirerek, şehitlerimizin kanını yerde koymadık.”

“Çelik Kubbe’yi yapacağız”

Türkiye’nin milli güvenliğine dair konularda adım atarken artık kimsenin icazetini aramadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Tabii bununla yetinmeyeceğiz. Önümüzdeki dönemde İHA ve SİHA’ların yanı sıra, insansız ve otonom deniz araçlarından denizaltı platformlarına ve uçak gemilerine kadar çeşitli muharip deniz platformlarının geliştirilmesine ağırlık vereceğiz. Katmanlı hava savunma sistemlerimizin güvenliğimiz açısından ne kadar hayati önemde olduğu bugün çok daha iyi anlaşılıyor. Terörist sızmaların engellenmesinden hasım unsurlardan gelebilecek taarruzların önlenmesine birçok asimetrik tehdidin bertaraf edilmesinde katmanlı hava savunma sistemlerimizin güçlendirilmesine ihtiyacımız var. Sistemler Sistemi, adamın nesi var? ‘Kubbe’ de ‘Kubbe’ diyor. Onların Demir Kubbe’si varsa biz de dedik ‘Bizim Çelik Kubbe’miz olacak.’ Çelik Kubbe’yi yapacak mıyız? Yapacağız. Onlara bakarak, ‘Bizde neden yok?’ demeyeceğiz. Bu süreçte uzun menzilli füze kabiliyetlerimizi de arttıracağız. Dosta güven aşılayan, düşmanlara korku salan bir caydırıcılığa ulaşıncaya kadar hiçbir alanı ihmal etmeden hep birlikte çalışacağız.”

Şehit Mühendis Ekici GÖKBEY projesinde çalışıyordu

Türkiye’nin havacılık ve uzay sanayii çalışmalarındaki öncü kuruluşu olan TUSAŞ’ın son yıllarda geliştirdiği ürünlerle sadece güvenlik birimlerinin değil, dost ve kardeş ülkelerin de kapasitesini güçlendirdiğini vurgulayan Erdoğan, “TUSAŞ’ımızın göğsümüzü kabartan projelerinin sırrı, kurumlarımız arasında giderek artan yakın iş birliği ve koordinasyondur. Kurumlarımız arası eşgüdüm ve anlayış birliği güçlendikçe, işte bugün burada olduğu gibi oyun değiştiren projeler ortaya çıkıyor.” dedi.

Erdoğan, 2013 yılında tasarım, geliştirme ve test faaliyetleri başlayan GÖKBEY helikopteriyle ne kadar iftihar etseler az olacağını ifade ederek, şunları söyledi:

“Tabii GÖKBEY’in hikayesini bizim için daha anlamlı ve özel kılan, Şehit Mühendis Zahide Güçlü Ekici’nin bu projede yer almasıdır. Merhume Zahide kardeşimiz, 2021 yılından itibaren Helikopter Alt Sistem Yerlileştirme ve Tedarik birimlerinde lider mühendis olarak çalışmıştır. Bugün, Jandarma Genel Komutanlığımıza teslim edeceğimiz GÖKBEY helikopterimizle inşallah Zahide kardeşimizle birlikte diğer şehitlerimizin de ruhlarını şad edeceğimize inanıyorum.”

“20 adet GÖKBEY’in teslimatı 2026 içinde tamamlanacak”

GÖKBEY helikopterlerinin Jandarma Genel Komutanlığında personel taşıma, kargo, hava ambulans, arama-kurtarma ve eğitim faaliyetlerinde kullanılacağını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“GÖKBEY helikopterimizin ilk teslimatını gerçekleştiriyoruz. Seri üretim sözleşmesi kapsamındaki 2 adet helikopterin teslimatları da yıl sonuna kadar yapılacak. Buna ilave olarak, Kara Kuvvetleri Komutanlığımıza 7, Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza 4, Jandarma Genel Komutanlığımıza 3, Emniyet Genel Müdürlüğümüze 3, Sahil Güvenlik Komutanlığımıza 3 olmak üzere toplamda 20 adet GÖKBEY helikopterinin teslimatı 2026 yılı içinde tamamlanacak. Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın ihtiyaçları için ilave 57 adet GÖKBEY helikopterinin seri üretimine yönelik planlamalar devam ediyor. Bununla birlikte, 2026 yılı başından sonra halihazırda Sağlık Bakanlığı için üretimi devam eden ambulans helikopterler de teslim edilecek. Önümüzdeki dönemde 100’den fazla GÖKBEY ihtiyacına yönelik tedarik planlaması sürüyor. Öte yandan, TEI firmamız tarafından geliştirilen TS1400 motoru ile GÖKBEY helikopterimizin ilk uçuşu 2023’te gerçekleştirildi. 2028 yılından itibaren GÖKBEY helikopterlerimizin teslimatlarını inşallah bu motorumuzla yapacağız.”

“Emperyalistlere inat daha fazla geliştireceğiz”

“Savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hayalimizi gerçeğe dönüştürünceye kadar bize durmak, dinlenmek, nefeslenmek yok” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Hainlere inat daha fazla çalışacağız. Alçaklara inat daha fazla üreteceğiz. Emperyalistlere inat daha fazla geliştireceğiz. İçerdeki ve dışardaki bedhahlara inat çok daha ileri konumlara geleceğiz. Türkiye Yüzyılı’nı inşa edene kadar azimle, sabırla ve kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bu düşüncelerle teslimatı gerçekleşen ilk GÖKBEY helikopterimizin Jandarma Genel Komutanlığımız başta olmak üzere, ülkemize ve savunma sanayimize tek
rar hayırlı olmasını diliyorum.”

Proje kapsamında görev alan Savunma Sanayii Başkanlığı’nı ve TUSAŞ çalışanlarını tebrik eden Erdoğan, kalleş terör eyleminde şehit olanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi.

Notlar

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şehitler ile TUSAŞ’taki terör saldırısında şehit olanlar için saygı duruşunda bulunulan törende, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, dua edip Kuran’ı Kerim tilaveti gerçekleştirdi.

Gökbey’in anlatıldığı video gösteriminin yapıldığı törende, TUSAŞ’a yönelik terör saldırısında şehit olanların fotoğrafları ile “Daha çok çalışacağız, daha çok üreteceğiz” pankartı da yer aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, helikopteri yakından inceledi, helikopterin gövdesine imza attı ve TUSAŞ’a yönelik terör saldırısında hayatını kaybeden mühendis Zahide Güçlü Ekici’nin ismini yazdı.

Anı defterini de imzalayan Erdoğan, kokpite geçti ve yetkililerden helikoptere ilişkin bilgi aldı.

Erdoğan, daha sonra, Jandarma Genel Komutanlığı envanterine alınan GÖKBEY helikopterinin uğurlama törenine katıldı.

Törende, HÜRKUŞ, HÜRJET ve ANKA 3 de gösteri geçişi yaptı, ardından GÖKBEY helikopterleri havalandı. GÖKBEY’in jandarma pilotu, tören alanındakilere telsizden seslenerek, “GÖKBEY sadece bir helikopter olmanın ötesinde bir ulusun hayallerini gerçekleştirmek için attığı cesur bir adımdır. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz.” ifadelerini kullandı.

Geçiş sırasında GÖKBEY’lere ATAK helikopterleri eşlik etti.

AA

Atatürk’e benzeyen adam yine boş geçmedi

Yılın çeşitli önemli günlerinde para toplayan Görel’in en son 30 Ağustos’ta TikTok yayınında 1 saatte tam 500 bin lira hediye topladığı iddia edilmişti.

YİNE BOŞ GEÇMEDİ

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda da Görel yine hesabından canlı yayın açtı. Görel’in yayını yine binlerce kullanıcı tarafından takip edildi.

Kullanıcılar Görel’e çeşitli hediyeler yolladı. Görel’in açtığı yayın sosyal medyada tepkilere yol açtı.

Görel’in yayınlarından sosyal medyada bazı Kemalistlerin de rahatsız olduğu iddia edildi.

Zamanın bükülmesini ve yavaşlamasını keşfetti

1972’de Teksas’taki bir mağaraya dönüp altı ay geçirmeden önce, on yıl boyunca bir düzine yeraltı zaman izolasyonu deneyleri düzenler. Onun bu çalışmaları, insanın kronobiyoloji alanı için rehber olur.

Joshua Foer, Siffre’le e-posta yoluyla bir röportaj gerçekleştirir.

Mağara İnsanı: Michel Siffre’le Röportaj

1962’de henüz yirmi üç yaşındaydınız. Altmış üç yeraltında tam izolasyon halinde yaşamaya nasıl karar verdiniz?

Anlaşılacağı üzere, ben bir yerbilimciyim. 1961 senesinde Alpler’de bir yeraltı buzulu keşfettik. İlk düşüncem, Alplerde on beş gün boyunca kalarak yer altı buzullarına dair coğrafi keşifler yapmaktı. Fakat hazırlık süreciyle geçen birkaç ayın sonunda, kendi kendime bu on beş günün yeterli olmayacağını söyledim. Bu yüzden iki ay kalmaya karar verdim. Ve sonra bu fikrin asıl benim yaşamım için bir keşif olacağını fark ettim. Zamandan habersiz, karanlıkta, saatim olmadan tıpkı bir hayvan gibi yaşama kararı aldım.

Mağaraları çalışmak yerine, kendinizi zaman üzerine bir çalışmanın içerisinde buldunuz.

Çalışma ekibimle basit bir bilimsel protokol oluşturduk. Ben onlara ne zaman uyandığımı, ne zaman yemek yediğimi ve ne zaman uyuduğumu basit bir telsizle bildiriyordum. Dışarıda zamana yönelik hiçbir bilgiye ulaşmamam için, ekibim benimle hiçbir şekilde iletişime geçmedi ve beni aramadı. Her şeyden habersiz, insan kronobiyolojisi alanını yaratmıştım. Uzun zaman önce, 1922’de sıçanların bir içsel biyolojik saate sahip oldukları keşfedilmişti. İnsanlara dair benim keşfim ise, tıpkı alt memelilerdeki gibi iyi işleyen bir bedensel saate sahip olunmasıydı.

Yeraltında ilk kalışınızda, sıcaklıklar donma derecesinde ve rutubet yüzde 98 idi. Zamanı nasıl geçirdiniz?

Kötü ekipmanlara sahiptim ve içerisinde birçok şeyin olduğu küçük bir çadırda sıkışık haldeydim. Ayaklarım her zaman ıslaktı ve vücut sıcaklığım 34 C (93 F) dereceydi. Zamanımı mağarada okuyarak, yazarak ve araştırma yaparak geçiriyordum. Geleceğim hakkında düşünmek için de bol bol vaktim vardı. Ayrıca yüzeydekileri her aradığımda yaptığım iki test vardı. İlki, nabzımı ölçmekti. İkincisi, psikolojik testti. Parmak hesabıyla 1’den 120’ye kadar saniye olarak saymaya çalıştım. Bu testle birlikte iyi bir keşif yaptık: 120’ye kadar saymam beş dakikamı alıyordu. Diğer bir ifadeyle, psikolojik olarak beş gerçek dakikayı iki dakikaymış gibi deneyimlemiş oldum.

Psikolog Elizabeth Loftus bir filmdeki banka soygunu sahnesini insanlara izlettirip soygun süresini tahmin etmelerini istediği bir deney yürüttü. Kişisel zaman deneyimimizin oldukça değişken olduğu görüldü. Saat olmadığında zamanın geçişini nasıl hissediyordunuz?

Zaman algımda epey karışıklıklar oldu. Mağaraya indiğimde 16 Temmuz’du ve 14 Eylül’de de deneyi tamamlamayı planlıyordum. Yüzeydeki ekibim deneyin son gününün geldiğini bana bildirdiğinde, ben henüz Ağustos’un 20’si olduğunu sanıyordum. Mağarada geçirecek bir ayım daha olduğuna inanıyordum. Psikolojik zamanım iki faktör kadar sıkıştırılmıştı.

Saat ve psikolojik zaman arasındaki bu ciddi bağlantı kopukluğunun nedeni hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu, yaklaşık kırk yıldır araştırıyor olduğum büyük bir soru. Karanlık tarafından kuşatıldığınız zaman- bir aydınlatma lambası dışında mağara tamamen karanlık- belleğiniz zamanı tutamıyor. Unutuyorsunuz. Bir veya iki gün sonra bir önceki gün ne yaptığınızı hatırlayamıyorsunuz. Uyandığınızda ya da yatmaya gittiğinizde çok az şey değişiyor. Ayrıca her yer büsbütün kara. Tek bir uzun gün gibi.

Bu türden izolasyon deneyleri laboratuar ortamında kolaylıkla uygulanabilir. Siz neden her seferinde yeraltında yapmayı tercih ettiniz?

Laboratuarlar bunları yapmak için uygun mekânlar fakat bunun için motive olmuş insanlar bulmanız şart. İnsanlara bir laboratuar kapsülünde birkaç ay geçirmelerini teklif etmek zor. 1962 ve 1972 yılları arasındaki dönem boyunca, Almanya’da bir profesör yapay bir yeraltı sığınağında 150’den fazla izolasyon deneyi gerçekleştirir ama bunlar yalnızca bir ay kadar süren kısa dönemli deneylerdi. Bu deneylere katılan insanlar önce mağara kâşifçisi olarak yeraltına gönderildiler ve bu sayede mağaralarla ilgilenmeye ve daha uzun süre orada kalabilmeye motive oldular.

Yeraltında yapay zaman ölçerlerden tümüyle izole edilmişken, tamamen bedeniniz ne zaman istiyorsa o zaman ve ne kadar istiyorsa o kadar uyudunuz. Mükemmel bir şekilde uyumayı başardığınız da söylenebilir. Bu nasıl bir şeydi?

Uykum kusursuzdu. Bedenim ne zaman uyuyacağını ve ne zaman yemek yiyeceğini kendisi belirledi. Bu çok önemli bir şey. Uyuma/uyanma döngümün yeryüzündeki insanlarınki gibi yirmi dört saat olmadığını gösterdik. Benim döngüm onlarınkinden bir parça daha uzundu, yani yaklaşık olarak yirmi dört saat otuz dakikaydı. Fakat asıl önemli olan, yeryüzüne ait doğal gecegündüz döngüsünden bağımsız bir iç saatin olduğunu kanıtlamış olmamızdır. İlginç bir şekilde, diğer araştırma denekleriyle yaptığım sonraki deneyler de, mağaralardaki bütün insanların bu döngüsünün yirmi dört saatten uzun olduğu gösterdi. Aslında yaygın olarak kırk sekiz saatlik döngüler meydana gelmektedir. Otuz altı saatlik sürekli etkinlik halini, on iki ila on dört saatlik uyku dönemi takip eder. Bu keşfimizden sonra, Fransız ordusu bize bir miktar fon sağladı. Askerlerin uyanık olarak iki kat daha etkin olabilmelerinin nasıl mümkün olabileceği üzerine inceleme yapmamı istediler.

Ne buldunuz?

Benden sonra bir erkek dört ay, bir kadın da üç ay için mağaraya girdi. 1966’da başka bir erkek altı aylığına yeraltına indi ve sonrasında dört aylık iki ayrı deney daha gerçekleştirdik. Uyku evrelerini- uyku dalgalanmasını, rüya görürken göz hareketleri hızını ve yavaşlamasını uyku dalgalanmasını- analiz ettik ve bir başka keşif daha yaptık. İnsanların ne kadar uyanık kaldıkları ve bir sonraki gece ne kadar rüya gördükleri arasındaki ilişkiyi gösterdik. Kabaca söylemek gerekirse, her gün on dakika fazladan etkin olunan zaman için, REM uykusuna fazladan bir dakika eklenmektedir. Ayrıca, ne kadar çok rüya görürseniz, bir sonraki uyanıklık aşamasında tepki verme sürenizin o kadar kısa olduğunu bulduk. Bu keşfimizden sonra Fransız ordusu, askerler için otuz veya daha uzun saatler süren çok uzun günler üretme umuduyla, rüya görülen zamanı yapay olarak artıran ilaçlar bulmaya çalıştı.

İlk izolasyon deneyinizden on yıl sonra, Teksas Del Rio yakınlarındaki Midnight mağarasına kendiliğinizden döndünüz. Niçin geri döndünüz?

Bunun iki nedeni vardı. Birincisi, yaşlanmanın psikolojik zaman üzerindeki etkilerini araştırmakla ilgiliydi. Planım, beynimin zamanı algılama biçiminde herhangi bir değişiklik olup olmadığını görmek için her on veya on beş yılda bir deney yapmaktı. İkinci olarak, ben hariç yer altındaki diğer bütün insanların kırk sekiz saatlik uyku ve uyanıklık döngüsü vardı. Kırk sekiz saatlik bu döngüyü yakalamayı denemek için altı ay yeraltında kalmaya karar verdim.

İnsanlar neden bu kırk sekiz saatlik döngüye giriyor?

Bir teorim yok. Teoriler üretmiyorum. Kırk sekiz saatlik döngü bir gerçek. Bu olguyu gözlemledim ve bu bulgudan eminim fakat hiç kimse uyku ve uyanıklık döngüsünün bu kadar geniş çaptaki bir eş zamanlılık bozulmasından (desenkronizasyon) neyin sorumlu olabileceğini anlayamıyor. Ve şimdi Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından, fon bulmak daha da zor hale ge
ldi. Bugün sadece matematikçiler ve fizyologlar bununla daha ileri gidebilirler.

İlk yeraltı izolasyon deneyinizi 1962 senesinde yaptınız; aynı yıl Küba Füze Krizi bomba sığınaklarının önemini tüm dünyaya gösterdi ve bir yıl sonra da Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk kişi oldu. Bu iki olay yeraltı hakkındaki düşüncelerimizin yönünü nasıl değiştirdi?

Ben doğru zamana denk geldim. Bu Soğuk Savaş dönemiydi ve insanın uzaydaki uyku döngüsü hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Sadece ABD ile Rusya arasında uzaya insan göndermek için bir rekabet yoktu, aynı zamanda Fransa nükleer denizaltı programına yeni başlamıştı. Fransız karargâhı, denizaltındaki askerlerin uyku döngülerinin nasıl daha iyi düzenleneceği hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bu durum galiba neden daha çok finansal destek alabildiğimi gösteriyor. NASA 1962’deki ilk deneyimi inceledi ve çok yönlü matematiksel analiz yapacak bir ödenek verdi.

Yeraltı konusunda bizi hem çeken hem de korkutan nedir?

Yer altı karanlık. Işığa ihtiyacınız var. Ve eğer ışığınız sönerse ölürsünüz. Orta çağda mağaralar, kötü ruhların yaşadığı mekânlardı. Ama aynı zamanda mağaralar umudun da yeriydi. Mineraller ve hazineler bulmak için mağaralara gireriz ve aynı zamanda mağaralar, yeni keşifler yapmanın maceralar yaşamanın mümkün olduğu tek yerdir.

Clamouse Mağarasında, yerin 2,970 adım altında kaz ciğeri ve şampanyayla yeni milenyumu karşılayabilirdiniz ama üç buçuk gün geç kaldınız. Altmışıncı doğum gününüzü kaçırdınız. Yeraltına tekrardan gitmek için hemen hemen otuz yıl neden beklediniz?

1972’de Midnight Mağarasından çıktığımda, 100,000 Amerikan doları borcum bulunuyordu. Deneylerimi Fransa’dan Teksas’a taşımanın maliyetini, çok çok altında hesaplamışım ve ben de kronobiyoloji alanından ayrılmak zorunda kaldım. Bu deneydeki verilerimin çoğu henüz matematiksel olarak analiz edilmemişti. 1999’da Fransa’nın güneyindeki bir mağaraya dönmeye karar verdim. Orada iki ay kaldım, yaşlanmanın sirkadiyen döngü üzerindeki etkilerini inceledim. Yetmiş yedi yaşında uzaya giden John Glenn’nin izinden gidiyordum.

Anladığım kadarıyla “insan hapsi ve kronobiyoloji deneyleri için kalıcı bir yeraltı istasyonu” üzerine çalıştığınızı anlıyorum. Başka neler üzerine çalışıyorsunuz?

Mağaralardaki deneyler bitti. Daha fazla bu tarz deneyler yapamazsınız. Bunları ilk defa yaptığımızda çok gençtim ve çok fazla risk aldık. Şimdi araştırmacılar üzerinde sınırlamalar var. Şimdi etik kurullara sahibiz. Size bir örnek vereyim. 1964’te benden sonra yeraltına inen ikinci kişinin başına bir mikrofon takıldı. Bir gün bu kişi otuz üç saat uyudu ve yaşayıp yaşamadığından emin olamadık. İlk defa bu kadar uyuyan bir insan görüyorduk, tamam, mağaraya ineceğim ve ne olduğunu öğreneceğim, diye düşündüm. Ve otuz dört saat sonra, horladı ve biz de hayatta olduğunu anladık. İki dakika sonra da, nabız düzeyini bize bildirdi. Bugün doktorlar onu uyandırmak zorunda kalacaklardı çünkü aksini yapmak çok riskli olurdu.

Kırk sekiz saatlik döngüyü yakalayabilmek konusunda başarılı olabildiniz mi?

Evet. 1972’de Teksas’taki deneyde, düzenli olmasa da kırk sekiz saatlik döngüde iki periyot yakaladım. Otuz altı saat sürekli uyanıklık halini on iki saatlik bir uyku dönemi takip etti. Yirmi dört saat süren günler ile bu gibi uzun günler arasındaki farkı anlayamıyordum. Mağaradayken tuttuğum günlüğü döngülere bakarak inceledim fakat o günleri farklı algıladığıma dair hiçbir kanıt yoktu. Bazen iki saat bazen ise on sekiz saat uyurdum ama aradaki farkı anlayamazdım. Bu hepimizin takdir edebileceği bir deneyim. Bu, psikolojik zaman sorunu. Bu, insanın bir problemi. Zaman nedir? Saat kaç? Bilmiyoruz.

– Röportaj, ilk olarak Cabinet Magazine dergisinin 30. sayısında yayımlanmıştır.

– Michel Siffre’in Beyond Time (McGraw-Hill, 1964) ve Découvertes dans les grottes mayas (Arthaud, 1993) gibi çeşitli kitapları bulunmaktadır.

– Joshua Foer, bellek bilimi üzerine çalışmaktadır.

‘Su kralı’nı da geride bırakıp Çin’in en zengini oldu

Hurun Araştırma Enstitüsünün yayımladığı “Çin Zenginler Listesi”nde Cang, 49,3 milyar dolar servetiyle ilk sırada yer aldı.

Her iki popüler uygulamayı, 2012’de kurduğu çatı şirketi ByteDance bünyesinde geliştiren 41 yaşındaki Cang, ilk kez listede birinciliğe yükseldi.

ABD Kongresinin, ByteDance’in Çin hükümetiyle bağlantılı olduğu iddiasını gerekçe göstererek TikTok’un devredilmesini, aksi takdirde yasaklanmasını öngören kararına karşın, dünya genelinde 200 milyon kullanıcıya yaklaşan şirketin global gelirleri son bir yılda yüzde 30 arttı.

Şirketin yönetimini 2021’de devretmesine karşın hala önemli bir hisseye sahip olan Cang’ın kişisel serveti de son bir yılda yüzde 43 yükseldi.

“SUK RALI” İKİNCİ SIRAYA DÜŞTÜ

Son üç yıldır listenin tepesinde yer alan, şişelenmiş doğal kaynak suyu şirketi Nongfu Spring’in kurucusu ve patronu Cong Şanşan, 47,9 milyar dolarlık servetiyle ikinci sıraya indi.

Oğlunun ABD vatandaşı olması ve rakip su şirketinin patronunun ölümünün ardından aralarındaki bazı anlaşmazlıklar nedeniyle kamuoyunda suçlanması, bu yıl Cong’un su işletmesinin gelirlerine önemli darbe vurdu. 71 yaşındaki iş insanının serveti son bir yılda yüzde 24 azaldı.

Cong, 2020’de Çinli internet şirketi Alibaba’nın kurucusu Jack Ma’yı geride bırakarak ilk kez listenin tepesine yerleşmişti.
Çin’in önde gelen internet ve teknoloji şirketlerinden, mesajlaşma uygulaması ve elektronik ödeme dahil çok sayıda işlevi yerine getiren uygulama platformu WeChat’i bünyesinde bulunduran Tencent’in kurucusu ve patronu Pony Ma Huatıng ise 44,4 milyar dolarlık servetiyle listede üçüncü sırada yer buldu.

WeChat’in kullanıcı sayısı 2023 sonunda 1,3 milyarı aşarken 53 yaşındaki Ma’nın serveti geçen yıla göre yüzde 13 arttı.

26 YILDA 18 İSİM LİSTEDE TEPEYE ULAŞTI

Şahsi serveti 5 milyar yuanı (yaklaşık 700 milyon dolar) aşan kişilerin yer aldığı listede, bu yıl 1094 kişi yer bulurken, listedeki kişi sayısı geçen yıla göre yüzde 12 azaldı. Listedekilerin toplam serveti 3 trilyon dolara ulaşırken servet miktarı ise yüzde 10 azaldı.

Cang Yiming, Hurun listesinin oluşturulduğu 26 yılda Çin’de listenin tepesine yükselen 18. isim oldu.
Hurun Enstitüsünün başkanı ve raporun baş araştırmacısı Rupert Hoogewerf, aynı dönemde ABD’de en zengin konumuna yalnızca 4 ismin yükseldiğine dikkati çekerek bunun Çin ekonomisinin dinamik yönüne işaret ettiğini vurguladı.

ABD’de 26 yılda Bill Gates, Warren Buffett, Jeff Bezos ve Elon Musk “en zengin” unvanını alan isimler olmuştu.
AA