Etiket arşivi: Tek

Prizmabet giriş: Şişecam 89. yaşını kutluyor

Cam ve kimyasallar sektörlerinin global oyuncusu Şişecam, 89. yılını gururla kutluyor. Üretim yolculuğuna 1935 yılında İstanbul Paşabahçe’de 400 çalışanıyla başlayan Şişecam, bugün 14 ülkede 45 tesisi ve 24 binden fazla çalışanıyla global arenada varlık gösteriyor.

Şirketin üretime gaz lambası ve ilaç şişesi üretimiyle başladığını hatırlatan Şişecam Genel Müdürü Görkem Elverici, Şişecam’ın 89’uncu kuruluş yıl dönümüyle ilgili şunları söyledi:

“1935 yılında genç Türkiye Cumhuriyeti’nin cesur bir girişimcilik öyküsü olarak doğan Şişecam; gelişim yolculuğuna 89 yıl önce, savaş yorgunu bir ülkenin en acil cam ihtiyaçları olan gaz lambası ve ilaç şişeleri üretimiyle başladı.

Bugün camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek global şirket olan Şişecam, cam ev eşyası alanında dünyanın en büyük üreticisi. Soda külü alanında en büyük üç, cam ambalaj ve düz cam alanlarında ise en büyük beş üretici arasında yer alırken, krom kimyasallarında ise dünya lideri konumunu koruyor.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonu doğrultusunda Türkiye İş Bankası tarafından kurulan Şişecam, 35 farklı milletten 23 farklı dili konuşan yaklaşık 24 Bin çalışanımız ve ailelerinden oluşan “Büyük Şişecam Ailesi”nin üyeleri ve gelişim yolculuğuna eşlik eden tüm paydaşlarıyla 89. Yaşını kutlamanın mutluluğunu yaşıyor.”

Yolculuk 89 yıl önce başladı

Şişecam’ın eşsiz başarı yolculuğuna, kurucu ilke ve değerleri doğrultusunda, tüm ekosistemiyle birlikte sürekli gelişme hedefiyle devam ettiğinin altını çizen Görkem Elverici şöyle devam etti:

“Şişecam’ın 89. yaşını kutladığımız 2024 yılında; veriye uçtan uca hızla ulaşma, yorumlama ve stratejik kararları veriye dayalı alma yetkinliklerimizi artıran dönüşüm yolculuğumuzun dijital ayağının çok önemli bir dönüm noktasını tamamlıyoruz. Sürdürülebilirliği tüm iş süreçlerinin kalbinde gören bir kurum olarak “CareforNext” sürdürülebilirlik stratejimiz ekseninde gezegenimize, topluma ve yaşama olan sorumluluklarımızın bilinciyle 2024 yılında; iklim değişikliği, kaynakların verimli kullanımı, yenilikçi teknolojiler ve enerji tüketiminin minimize edilmesi gibi konularda pek çok değerli projeye imza attık.

Daha iyi bir dünya için hayata geçirdiğimiz projelerin yanı sıra dahil olduğumuz endüstrileri de dönüştürecek stratejik adımlarımız oldu. Camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek global oyuncu olarak, geleceğin üretim teknolojilerini şekillendirecek ve sektörde dönüşüm yaratacak “Plant of The Future” platformunu devreye aldık. Dijitalleşme ve sürdürülebilirlik vizyonuyla kurduğumuz bu platform ile yalnızca sektördeki teknolojik ilerlemeleri hızlandırmakla kalmayıp, çağrı bazlı açık inovasyon modeliyle tüm paydaşların katılımını sağlayarak cam endüstrisinin geleceğini şekillendireceğiz. Bu inisiyatifle bugünün en iyi uygulamalarının değil, yarının ihtiyaçlarına cevap verecek çözümlerin peşinde olacağız. Bu sayede de, yatırımcılarımız için yarattığımız toplam değeri arttırarak sürdüreceğiz.”

Cam ev eşyası alanında lider

Küresel oyuncu olan Şişecam, düz cam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek küresel şirket olan Şişecam, cam ev eşyası alanında lider konumunda. Cam ambalaj ve düz cam alanlarında ise en büyük beş global üretici arasında yer alan Şişecam, dünyanın en büyük üç soda üreticisi arasında olmasının yanı sıra krom kimyasallarında dünya lideri.

Düz cam, cam ev eşyası, cam ambalaj, kimyasallar, otomotiv, cam elyaf, maden, enerji ve geri dönüşüm iş kollarında öncü bir rol üstlenen Şişecam, üretim faaliyetlerini Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Macaristan, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ukrayna, Mısır, Hindistan ve ABD’de yürütüyor.

Şirket 24 bini aşkın çalışan, dört kıtada 14 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satış ağına sahip.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: Alman otomotiv sektöründeki kriz derinleşiyor

Alman otomotiv üreticileri, elektrikli araçlara geçişin yüksek maliyetleri ile mücadele ederken Çin ve Avrupa’dan gelen zayıf talep ışığında maliyetleri düşürmek ve rekabet gücünü korumak için ciddi baskı altında.

Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin Çin ve ABD’den gelmesi Avrupa kamuoyunda tartışma konusu olurken, Çinli üreticilerin gittikçe artan rekabeti, Alman otomobil üreticisi Volkswagen’in tarihi işten çıkarma ve fabrika kapatma planları bu tartışmaları artırdı.

Volkswagen’in kararı Alman otomotiv sanayisinin içinde bulunduğu krizi derinleştirirken, otomotiv sektörü, yüksek vergi oranları, artan elektrik fiyatları, geniş bürokrasi nedeniyle ülkede rekabet gücünü kaybediyor.

Otomotiv endüstrisinin zayıflığı Alman yetkilileri düşündürürken, ekonominin büyüme hızını yavaşlatmaya devam edeceği değerlendiriliyor.

Otomotiv sektöründe fazla katma değer ve istihdamın Almanya’da kalması için siyasi irade çağrısı yapılırken, Alman siyasilerin Çin ile otomobil tarifeleri konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, yüksek elektrik fiyatları ve Avrupa Birliği çevre düzenlemeleri konusunda manevra yapamaması dikkati çekiyor.

Otomotiv sektörü ülkede katma değerin yüzde 5’ini oluşturuyor

Alman otomotiv endüstrisindeki kriz, gözden kaçan trendlerin, yapısal sorunların ve jeopolitik risklerin karmaşık bir etkileşimiyle ortaya çıkarken, otomotiv endüstrisi bir zamanlar Alman ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyordu.

Sektör, Almanya’da toplam katma değerin yüzde 5’ini oluştururken istihdamın yüzde 3’ünü sağlıyor. Gelir açısından ise açık ara en büyük sanayi sektörü.

Alman otomotiv üreticileri geçen yıl 272,6 milyar avro değerinde ihracat yaptı. Bu da toplam ihracatın yüzde 17,3’üne denk geliyor.

Haziran 2024 itibarıyla Alman otomotiv sektöründe tedarikçiler hariç yaklaşık 773 bin kişinin istihdam edildiği kayıtlara geçerken, sektörün istihdamı 2023’e göre yüzde 0,8 azaldı.

Sanayide çalışanların yaklaşık yüzde 14’ü otomotiv sektöründe. Bu da otomotiv sektörünü, 952 bin çalışanı olan makine mühendisliğinden sonra iş gücü açısından en büyük ikinci sanayi sektörü konumuna taşıyor.

Bu arada, yaklaşık yüzde 13’lük payıyla ABD, Alman otomobil ihracatının en önemli pazarı, ABD’yi Birleşik Krallık ve Çin takip ediyor.

Alman ekonomisi büyümede zorlanıyor

Yapısal sorunların da ekonomiyi frenlediği Almanya’da, bir zamanlar oldukça başarılı olan “Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteye sahip mal olarak ‘Made in Germany’ algısıyla pahalı bir biçimde ihraç et” başlıklı iş modeli artık işe yaramıyor.

Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi son dönemde yaşanan çok sayıda kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken, ülkenin; jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, durgun ekonomi ve demografik zorlukların üstesinden gelme konusunda birtakım sorunlarla karşı karşıya bulunması da dikkati çekiyor.

Almanya’nın halen “kendi ürettiği bürokrasi, kurallar ve prosedürler altında da ezildiği” belirtiliyor.

Alman ekonomisi, “Çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve aşırı yüksek lokasyon maliyetleriyle” sıkışırken, iç ve dış siyasi çalkantıların ortasında Avrupa’da ve uluslararası alanda geride kalarak zemin kaybediyor. Tarihsel olarak küreselleşme ve ucuz enerji girdilerine dayanarak ücretlerin ve yaşam standartlarının yükselmesini sağlayan Alman büyüme modeli yapısal zorluklar ve jeopolitik risklerle karşı karşıya.

Küresel ticarette korumacılık artıp bir taraftan Rusya-Ukrayna Savaşı enerji maliyetlerini yükseltirken, Almanya’nın reel GSYH büyümesi Kovid-19’dan beri G7’de en alt sıralarında yer alıyor. Ekonomide ABD ve Çin’e ticari bağımlılık, yüksek enerji fiyatları, yatırım harcamalarının yetersizliği ve kötüleşen demografik koşullar gibi zorluklar söz konusu.

İhracata bağımlı olan ve ülkenin GSYH’nin neredeyse yüzde 30’unu oluşturan Alman sanayisi küresel ekonomideki yavaşlamadan, artan Çin rekabetinden ve Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra yüksek enerji fiyatlarından olumsuz etkileniyor.

Yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,3 küçülen ülke ekonomisi, üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 büyüme kaydederek teknik resesyona girmekten kurtulmuştu.

Hükümet, ekonomide bu yıl yüzde 0,2 küçülme bekliyor. Ekonomi bu yıl da küçülürse 2023’te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak.

Ülkede Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oluşturduğu koalisyon hükümeti, iklim hedefleri, eyalet seçimlerindeki yenilgiler ve ekonomideki sıkıntılar nedeniyle yaşanan son tartışmaların ardından 6 Kasım’da dağılmıştı. Yaklaşık 20 yıl sonra ilk kez erken seçime gidecek olan ülkede seçim tarihi 23 Şubat olarak planlanıyor.

Bu arada ocak ayında yeniden ABD Başkanı olarak yemin edecek olan Trump, seçimi kazanırsa dış ticaret açığını azaltmak ve yerli üretimi desteklemek için gümrük vergilerini önemli ölçüde artıracağını açıklamıştı.

Analistler, Trump’ın AB ithalatına gümrük vergileri yoluyla daha fazla korumacı bir politika uygulamasının ihracata dayalı Alman ekonomisi için iyiye işaret olmadığını kaydediyor. ABD, Alman mallarının en büyük alıcısı konumunda ve Almanya’nın ihracatının yaklaşık yüzde 10’una sahip.

Çinli şirketler elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaparken, Alman şirketler tereddütte kaldı

Alman otomotiv endüstrisi uzun süre geleneksel yanmalı motorlara bağlı kalarak, elektrikli hareketliliğe (elektromobiliteye) yatırım yapamaya tereddütle yaklaşırken, Tesla ve BYD gibi Çinli şirketler elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaptı.

Uzmanlar, Alman otomotiv üreticilerinin, başarılı içten yanmalı motor modellerini ihraç etmeye odaklandığını belirterek, dönüşüm ihtiyacını hafife alan bu üreticilerin elektrikli hareketliliğe geçişi kaçırdığı kanaatinde.

Elektrikli araçlara geçiş, otomotiv sektörü için ülkede ve Avrupa Birliği (AB) nezdinde çeşitli düzenlemeler ve ham madde tedariki nedeniyle zorlu bir süreç içerisinde. Sektör, Asyalı üreticilerin hakim olduğu batarya teknolojisine büyük yatırımlar yaparken, artan maliyetlerle boğuşmak zorunda kalıyor.

Alman hükümetinin Ulusal Otomobil Platformu (NPM) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, ülkenin yanmalı motorları bırakıp elektrikli otomobillere geçmesi de pahalıya mal olacak.

Elektrikli otomobile geçişle ülkede 2030’a kadar 410 bin kişinin işsiz kalması bekleniyor. Yaşanacak iş kaybının ana nedeni de elektrikli motorların petrolle çalışan motorlara göre daha az parça bulundurduğu için üretimde daha az işçiye ihtiyaç duyulması.

İçten yanmalı bir motora en az 1200 parça monte edilirken, elektrik motorunda yaklaşık 200 adet parça ile üretim yapılabiliyor. Otomobil üretiminin ve kullanılan parça sayısının düşmesi birçok otomobil parça tedarikçisini etkiliyor ve işçi çıkarılmasına sebep oluyor.

Elektrikli otomobil üretiminde katma değerin önemli bir kısmını oluşturan batarya hücresi üretiminde Alman otomotiv sektörünün geç kaldığı da ifade ediliyor.

Kriz tedarikçileri de vuruyor

Almanya’da otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu derin kriz, başta yedek parça olmak üzere tedarikçileri de olumsuz etkiliyor.

Tedarikçiler düşen
siparişler ve artan maliyetlerle karşı karşıya kalırken, birçoğu elektrikli hareketlilik gereksinimlerini karşılamak için işten çıkarmalar veya yeniden yapılanma planlıyor.

Son aylarda Volkswagen, Ford, ZF WABCO ve Continental, fabrikalarında binlerce işçinin işten atılacağı haberlerinin basında yer alması dikkati çekiyordu.

Alman otomotiv ve sanayi tedarikçisi Schaeffler, 5 Kasım’da 2 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere Avrupa’da 4 bin 700 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu.

23 Kasım’da otomotiv sektörünün önemli tedarikçilerinden Bosch, otomotiv biriminde 3 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere, dünya genelinde 5 bin 500 kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Bosch, ilaveten üretim tesislerinde kısa mesaiye gidileceğini açıkladı.

Otomobil parça tedarikçisi Johann Vitz GmbH de 106 yıllık geçmişinin ardından iflas başvurusunda bulunarak yeniden yapılanma sürecine girdi.

İstihdam kaybının devam etmesi bekleniyor

Alman Otomobilciler Birliği de (VDA) elektrikli araçlara geçişin Alman otomotiv endüstrisine gelecek on yıl içinde 140 bin ek istihdama mal olacağını hesaplıyor.

Sektördeki istihdam yapısı “demografi ve karbonsuzlaşma” ile köklü bir dönüşümle karşı karşıya ve bu dönüşümün 2035’e kadar yaklaşık 190 bin kişinin iş kaybına yol açması bekleniyor.

VDA’nın yaptırdığı araştırmaya göre, 2035’e kadar sektördeki iş gücü arzı demografik nedenlerden dolayı yüzde 6,3 düşecek.

Almanya’da 2019-2023 döneminde istihdamda görülen 46 bin kişilik azalış temelde elektrikli araçlara geçişten kaynaklanırken, azalma eğilimi devam ederse 2035’e gelindiğinde otomotiv sektöründe istihdam sayısı yaklaşık 190 bin kişi düşecek.

Çin etkisi

Almanya’nın diğer büyük Avrupa ekonomilerine kıyasla Çin’e daha fazla bağımlı olması dikkati çekerken, Çin’in Almanya’dan satın aldığı otomobilleri daha fazla üretebilmesi ekonominin büyümesini zorlaştırıyor.

Çin, başta Alman otomobil üreticileri olmak üzere Alman şirketleri için hem satış hem de büyüme açısından büyük önem taşıyor. Alman şirketleri, küresel pazar için Çin’deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor. Alman sanayisinde kullanılan ara ürünlerin çoğunluğunun Çin’den geldiği belirtiliyor.

Alman otomobilleri Çin’de yoğun talep görüyor. Alman otomotiv üreticileri Volkswagen, Daimler ve BMW gelirlerinin yüzde 30’dan fazlasını Çin’den gelmesi dikkati çekiyor.

Çin uzun zamandır Alman otomobil üreticileri için merkezi bir büyüme pazarı olurken, Mercedes, Audi ve BMW gibi markalar büyüyen Çin orta sınıfında büyük bir popülerliğe sahip.

Çinli üreticiler arayı büyük ölçüde kapatırken, BYD, Nio ve Geely Çin iç pazarına giderek daha fazla hakim oluyor ve artık Alman üreticilerin Çin’deki pazar payı önemli ölçüde düşüyor.

Son yıllarda Avrupa ülkelerinde satılan elektrikli otomobillerde Çin üreticilerinin payı hızla yükseliyor. Çin’de üretilen düşük fiyatlı ve sübvanse edilmiş elektrikli otomobillerin satışları rakiplerini geride bırakıyor.

Çin’de, BYD, SAIC ve Geely gibi markalar ile Tesla ve farklı Avrupa şirketlerin araçlarının üretimi yapılıyor.

Alman sanayisinin gittikçe zayıflaması, Çinli şirketlerin teknolojik olarak arayı kapatması hatta Uzak Doğulu şirketlerin yenilenebilir enerji ve otomotivde Almanları geride bırakması Almanya’da “Çin Şoku” olarak tartışılıyor.

Elektrikli araçlara yönelik zayıf talep

Alman üreticiler, elektrikli model sayılarını artırmalarına rağmen, talep beklentilerin altında kalması dikkati çekiyor.

Uzmanlar, devlet teşviklerinin yetersiz kalması, yüksek satın alma maliyetleri ve sürdürebilir olmayan şarj altyapısını buna neden olarak gösteriyor.

BYD gibi Çinli üreticilerin daha düşük üretim maliyetlerinden faydalanarak, daha ucuz ve teknolojilik araçlar sunması da Alman üreticileri olumsuz etkiliyor.

Çin’deki yavaşlama Alman otomotiv üreticilerini satışlarını olumsuz etkiliyor

Çin’deki yavaşlama Alman otomobil üreticilerin satışlarını da olumsuz etkilerken, üreticiler bu yıl için kar tahminini art arda düşürmek zorunda kalıyor.

Yüksek maliyetlerle mücadele eden Volkswagen (VW) Grubu’nun, temmuz-eylül döneminde net karı yıllık yüzde 64 düşerek 1,58 milyar avroya geriledi.

Grubun geçen yıl temmuz-eylül döneminde 4 milyar 894 milyon avro olan özel kalemler öncesi karı da bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 41,7 düşüşle 2 milyar 855 milyon avro oldu. Grubun, üçüncü çeyrekteki araç satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8,3 düşerek 2 milyon 122 bine geriledi.

Volkswagen’in iştiraki Audi’nin yılın üçüncü çeyreğinde faaliyet kârı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 91 düşerek 106 milyon avroya indi.

Yine Alman otomotiv üreticisi Mercedes-Benz’in karı üçüncü çeyrekte Çin’deki zayıf lüks otomobil satışları nedeniyle azaldı.

Şirketin temmuz-eylül döneminde düzeltilmiş faaliyet karı (FAVÖK), geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 48 azalarak 2 milyar 517 milyon avroya geriledi. Şirketin net karı ise yüzde 53,8 düşüşle 1 milyar 719 milyon avroya indi.

Diğer Alman lüks otomobil üreticisi BMW Group’un yılın temmuz-eylül döneminde karı Çin’deki satışların düşmesi ve araçların geri çağrılması nedeniyle yıllık yüzde 84 düşerek 476 milyon avroya indi.

Söz konusu dönemde şirketin en büyük pazarı olan Çin’deki (Mini markası dahil) araç teslimatlarının yüzde 29,8 azalarak 147 bin 691’e düşmesi dikkati çekti.

BMW, Çin’deki talebin durağanlaşması nedeniyle satışlarının etkilendiğini ve tüketici talebinin zayıf kaldığını bildirerek, bu yıl için satış tahminlerini aşağı çekmişti.

Alman otomotiv sektöründeki krizin diğer sebepleri

Almanya’daki üretim maliyetleri, yüksek enerji fiyatları ve ücretler nedeniyle diğer ülkelere kıyasla önemli ölçüde yüksek kalırken, düşük kar marjlı giriş seviyesi modellerin bu koşullar altında karlı bir şekilde üretilmesi zor oluyor.

Almanya’da birçok otomobil fabrikasının ortalama kapasite kullanımı üçte iki seviyesine düşerken, bu da tesislerin verimliliğini etkiliyor ve araç başına sabit maliyetleri artırıyor. Bu durumun Alman üreticilerin maliyet sorununu daha da kötüleştirdiğine ve ülke markalarının daha az rekabetçi hale getirdiğine vurgu yapılıyor.

Alman otomobil endüstrisinin bir diğer zayıf noktası da dijital teknolojilerin yavaş gelişmesi. Tesla’da standart olan otonom sürüş sistemleri veya yenilikçi bilgi-eğlence özelliklerin Alman modellerinde genellikle daha az teknolojik olduğu ifade ediliyor.

Avrupa’daki ekonomik durum otomotiv endüstrisi üzerinde önemli bir baskı oluştururken tüketicinin yüksek enflasyon sonrası tasarruf eğiliminde olması, artan belirsiz ortam ve zayıf ekonomik büyüme birçok tüketicinin yeni bir araba almak gibi büyük alımları ertelemesine neden oluyor.

Bu durum özellikle ürünleri Asyalı rakiplerine kıyasla pahalı olan Alman üreticileri etkiliyor.

Uluslararası ticari ilişkiler ilave riskler içerirken, ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle AB’den gelecek otomobillere olası cezalandırıcı gümrük vergilerinin, Çin’in AB’ye cevap olarak Avrupa’dan elektrikli otomobillere yönelik olası yeni vergilerin de durumu daha da kötüleştirebileceği belirtiliyor.

ABD ve Çin gibi ihracat
pazarlarına olan bağımlılık Alman otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu krizi daha da kötüleştirirken, Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle olası cezalandırıcı gümrük vergilerinin Volkswagen, BMW ve Mercedes-Benz’in kârlarını önemli ölçüde azaltabileceği belirtiliyor.

Bu durumun sektör üzerindeki baskıyı daha da artırması ve derin istihdam kesintilerine sebep olması bekleniyor.

Kovid-19 pandemisi sırasında elde edilen güçlü karların ardından, birçok şirket marjlarına ilişkin gerçekçi olmayan beklentilerini sürdürürken, getiriler üzerindeki bu baskı, araştırma ve geliştirmeye yapılan uzun vadeli yatırımları tehlikeye atan aşırı kemer sıkma önlemlerine yol açıyor.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Rezerv var planlama yok

Başak Nur GÖKÇAM

Küresel ısınmanın etkileri, mevcut düzeni değiştiriyor. Artık dünya çevre dostu ekonomik modelin oluşturulması için gereken yeşil dönüşüm sürecinden geçiyor. Fakat bu dönüşümün gerçekleşmesi için lityum, kobalt, nikel, grafit ve nadir toprak elementleri gibi çeşitli kritik mineral ve hammaddelere (KMH) büyük ihtiyaç var. Çünkü güneş fotovolkaik (PV) tesisleri ve rüzgâr çiftlikleri ve elektrikli araçlar, fosil yakıt bazlı muadillerine kıyasla daha fazla mineral kullanımı gerektirir.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki 2010 yılından bu yana, yeni bir elektrik üretim kapasitesi birimi için ihtiyaç duyulan ortalama mineral miktarı, yenilenebilir enerji payının artması sonucu yüzde 50 artış gösterdi. Ve bu ihtiyacın, yüzyıl ortasına kadar katlanarak artacağı öngörülüyor. Fakat bu mineral ve hammaddelerin madenciliği ve işlenmesi, ekonomik ve siyasi olarak riskli bölgelerde bulunan az sayıda ülkede yoğunlaştı. Yüksek talebin tedarik sorunu yaşanmadan karşılanabilmesi için KMH’lere yönelik küresel yatırımların bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Bloomberg Yeni Enerji Finansmanı’na göre enerji dönüşümünü yavaşlatacak bir tedarik zincirinin yaşanmaması için de yüzyıl ortasına kadar 2,1 trilyon dolarlık yeni yatırıma ihtiyaç var.

Tekelleşmelerin taşıdığı riskler netleşiyor

Yeşil teknolojilerin geliştirilmesi ve etkin olarak kullanılabilmesi için gereken kritik mineral ve hammaddelerin çıkarılması ve işlenmesi için başta Çin olmak üzere, ekonomik ve siyasi açıdan riskli bölgelerde yoğunlaşıldığını belirten Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya, “Yeşil dönüşüm çerçevesinde KMH’lere artan talep göz önünde bulundurulduğunda bu durum, ciddi bir tedarik riski yaratıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na (International Energy Agency, IEA) göre nikel ve kobalt gibi KMH’lere yönelik talebin 2040 yılına kadar iki kat, grafite olan talebin dört kat, lityuma talebin ise dokuz kat artması bekleniyor. Ancak KMH madenciliği; Latin Amerika, Asya ve Afrika’da yoğunlaşmışken, işleme konusunda Çin tek hakim ülke olarak öne çıkıyor. Özellikle Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşları sonrası sıkılaşan kısıtlamalar da göz önüne alındığında, bu tekelleşmelerin taşıdığı riskler daha da netleşiyor” dedi.

KMH’lerde hakim ülke Çin

Çıkartılan maden cevherlerinin işlenmesinde daha da ciddi bir tekelleşmenin söz konusu süreçlerde Çin’in, neredeyse tek hakim ülke olarak öne çıktığına dikkat çeken Karakaya, “Kobalt’ın yüzde 74’ü tek başına Çin’de rafine ediliyor. Benzer şekilde, lityumun yüzde 65’i, nadir toprak elementlerinin yüzde 90’ı ve grafitin neredeyse tamamı, tek başına Çin’de işlenip rafine ediliyor” ifadelerinde bulundu.

Karbonsuzlaşma konusunda iddialı hedefleri bulunan ABD ve AB başta olmak üzere batı ülkeleri, KMH’lerin tedariğinde başarısız olduklarını belirten Karakaya, “Çin’in KMH konusunda tek hakim ülke olması nedeniyle oluşan risklere karşı acil çözüm üretme çabaları başladı. Doğru adımlar atabilmek için ders çıkarmak ve Çin’in politikalarını incelemek gerek” dedi.

Dünyanın en büyük ikinci rezervi Eskişehir’de

2022 yılında Türkiye’nin, Eskişehir Beylikova’da 694 milyon tonluk nadir toprak elementi rezervi bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Etem Karakaya, “Bunun, Çin’de yer alan 800 milyon tonluk rezervin ardından dünyanın en büyük ikinci rezervi olduğu belirtildi. Türkiye’nin enerji sektöründeki konumunu pekiştireceği ifade edildi. Bu rezerv, küresel tedarik riskine de büyük katkı sağlayabilecek düzeyde. Ancak kritik mineraller konusunda veri sunan uluslararası kuruluşlar, henüz Türkiye’nin rezervlerini küresel toplam içine dahil etmiyorlar. Oysa dünyada bilinen 17 nadir toprak elementinden 10 tanesinin Beylikova Maden Sahası’nda bulunduğu belirtiliyor. Bu rezervlerin yüksek miktarda olması ve işlenip rafine edileceğinin resmi kaynaklar tarafından beyan edilmesi oldukça önemli” dedi.

Türkiye, kendi KMH listesini oluşturmalı

Türkiye’nin yeşil dönüşüm ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve küresel ölçekte etkili oyuncu olabilmesi için kapsamlı strateji ve planlama çalışmaları yapması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Etem Karakaya, “Türkiye’nin, aynı ABD ve AB’nin yaptığı gibi, NTE’lerin özelliğine göre kendi kritik madenler listesini oluşturması ve envanterini çıkarması lazım. İlgili rezervlerin ve işlenmesi durumunda yaratılacak ekonomik değerin, farklı senaryolar altındaki fayda-maliyet analizlerini yapmasını beklemeliyiz. Bu kritik mineralleri verimli bir şekilde işleyip rafine etmesini sağlayacak ölçek ekonomilerini, maliyet avantajlarını hesaba katan, entegre tedarik zincirlerine sahip, geniş bir işleme tesisine ihtiyaç var. Ayrıca NTE’lerin işlenmesi ve rafinasyonu ciddi teknik bilgi gerektirdiği için, nitelikli insan gücü ve altyapı desteği sağlanması önem taşıyor. Son olarak, bunların dünya pazarlarına güvenle ulaştırılması, uluslararası iş birliği anlaşmalarıyla sağlanmalı. Bu gibi strateji plan ve işbirlikleri aracılığıyla Türkiye, NTE tedarik zincirinde önemli bir konuma gelebilir” önerisinde bulundu.

GTA 6’da “küfürlü şarkı krizi” çıktı

Rockstar Games’in popüler serisi Grand Theft Auto’nun (GTA) yeni sürümü GTA VI’nın yakında satışa sunulması bekleniyor. Oyunun ilk fragmanı geçtiğimiz yıl Aralık ayında yayınlandı ve geliştirme süreci bazı aksaklıklar olsa da gayet iyi gidiyor gibi görünüyor.

Şubat ayındaki analist raporları, Sony’nin PS5 Pro konsolunu piyasaya sürme tarihini oyunla aynı zamana denk getirmeye odaklandığını öneriyordu. Ayrıca kısa bir süre önce ortaya çıkan söylentilere göre Sony, GTA’nın özel pazarlama haklarını da güvence altına aldı ve GTA VI, diğer platformlarda da yayımlanacak olmasına rağmen, reklamlarında PlayStation’a özel olarak odaklanacak.

Ancak şimdi, GTA VI oldukça ilginç bir haberle gündemde. Sosyal medya platformu X üzerinde yapılan açıklamaya göre şirket, “Temptation” şarkısının lisans hakları için synth-pop grubu Heaven 17 ile bir görüşme yaptı. Söylenilene göre gruba tek seferlik, sadece 7.500 dolarlık bir teklif yapıldı ve bu çok düşük teklif, grubun kurucu üyelerinden biri olan Martyn Ware’i ikna etmeye yetmedi. Sözleşme teklifinin nihayetinde reddedilip reddedilmediğinden emin olmasak da Ware, X üzerinde yaptığı paylaşımlarda hoşnutsuzluğunu açıkça dile getirdi ve Rockstar Games’e küfürlü bir şekilde yanıt verdi.

Hayranların daha fazla bilgi istemesinin ardından Ware, aslında üye başına 7.500 dolar, yani üç üye için toplamda 22.500 dolarlık bir teklif yapıldığını açıkladı. Ama Rockstar’ın nasıl bu kadar düşük bir miktar teklif edebildiğini hala anlayamadığını söyledi ve şirketin GTA V’den elde ettiği 8,6 milyar dolarlık geliri hatırlattı.

Bazıları Ware’in teklife karşı sinirlenmesini savunurken, birçoğu onu bu davranışı nedeniyle eleştirdi ve Ware’in uygun davranmadığını söyledi. Bu yorumlara karşılık olarak Ware, “20 yıldır sanatçı hakları savunuculuğu için çalıştığını” ve “işi bildiğini” söyleyerek yanıt verdi.

Bir X kullanıcısı ise, sanatçının bu “işi bildiği” yönündeki sözlerine gönderme yaparak Rockstar Games’e küfür etmenin ve sövmenin muhtemelen en iyi fikir olmadığını söyleyerek, bunun yerine masaya oturması ve bir uzlaşmaya varmaya çalışmamanın “işi bildiğini iddia eden biri için amatörce” bir davranış olduğunu belirtti.

Binance, Yatırım İçin Bu Projeyi Tercih Etti! İşte Ayrıntılar

Blockchain ekosistemindeki hızlı büyüme ve rekabet, kullanıcıların ve yatırımcıların karmaşık bir dünya ile karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Çok sayıda farklı ağın varlığı, kullanıcıların birden fazla cüzdan ve platform arasında geçiş yapmasını zorunlu kılıyor, bu da zaman kaybı, güvenlik riskleri ve yüksek işlem ücretleri gibi sorunlara yol açıyor. İşte bu noktada, Binance Labs’in yatırım yaptığı Particle Network, devreye giriyor.

Binance, yeni yatırımını duyurdu

Binance Labs, kripto para dünyasının önde gelen yatırım kollarından biri olarak biliniyor. Geçtiğimiz günlerde yaptığı yatırımla, Web3’ün temel sorunlarından biri olan kullanıcı ve likidite parçalanmasını çözmeyi hedefleyen Particle Network’e destek verdi. Particle Network, “Evrensel Hesaplar” (Universal Accounts) teknolojisiyle öne çıkıyor. Bu teknoloji, kullanıcıların tüm blockchain ağlarında tek bir hesap ve bakiye kullanabilmesini sağlıyor. Böylece, kullanıcılar farklı ağlar arasında geçiş yapmak zorunda kalmadan varlıklarını yönetebiliyor ve işlem yapabiliyor.

Particle Network’ün hedefinde, karmaşık blockchain dünyasını basitleştirerek daha geniş kitlelere ulaşmak yer alıyor. Şirket, “Bir Hesap, Bir Bakiye, Her Zincir” sloganıyla, kullanıcıların Web3 deneyimini kolaylaştırmayı amaçlıyor. Bu yaklaşım, özellikle yeni kullanıcılar için önemli bir avantaj sağlayarak, sektörün büyümesine katkı yapacak. Binance Labs’in yatırımı, Particle Network’ün büyüme stratejilerini hızlandıracak. Şirket, elde ettiği fonları global ekibini genişletmek, “Evrensel Hesaplar” ekosistemini geliştirmek ve ana ağını güvenli bir şekilde başlatmak için kullanacak.

Borsa, girişimcileri destekliyor

Binance Labs’in Kurucu Ortağı Yi He, yatırımla ilgili olarak, “Binance Labs olarak, Web3’e milyarlarca yeni kullanıcı çekmeyi hedefleyen inovatif ürünler geliştiren girişimcileri desteklemeye kararlıyız. Particle Network’ün günlük kullanıcılar için daha kolay ve anlaşılır bir Web3 deneyimi oluşturma misyonunda onlara destek olmaktan mutluluk duyuyoruz.” şeklinde konuştu. Particle Network’ün kurucusu Pengyu ise, “Sektörde inovasyonu yönlendiren bir öncü olan Binance Labs’ten yatırım almak bizim için büyük bir onur. Bu ortaklık, Particle Network için önemli bir dönüm noktası.

Binance Labs’in desteğiyle teknik kapasitelerimizi artıracak ve global Web3 topluluğunda erişimimizi genişleteceğiz. Birlikte, Web3‘ü herkes için daha erişilebilir ve kullanımı kolay hale getirmeye kararlıyız.” dedi. Binance Labs’in Particle Network’e olan yatırımı, sektördeki diğer oyuncular için de önemli bir sinyal niteliği taşıyor. Bu yatırım, blockchain teknolojisinin daha geniş kitlelere ulaşması ve benimsenmesi için kritik bir adım olarak değerlendiriliyor. Önümüzdeki dönemde, Particle Network’ün gelişmelerini yakından takip etmek, Web3 ekosisteminin geleceği hakkında önemli ipuçları verebilir.