Etiket arşivi: Yüz

Türk doktor, tek ameliyatta 11 estetik işlemle global başarıya imza attı

Türk doktorlar tıp dünyasında başarılara imza atmaya devam ediyor. Dr. Cengizhan Ekizceli, Avustralya’dan Türkiye’ye gelen 26 yaşındaki Ebony Mae isimli hastasına yaptığı alın daraltma uygulaması odağındaki kombine yüz estetiği ile dikkat çekti. Tek ameliyatta yüze yağ enjeksiyonu ve badem göz estetiği gibi 11 farklı operasyonu bir arada gerçekleştirdi.

Estetik dünyasında domino etkisi sürüyor, sosyal medya güzellik algısını hiç olmadığı kadar değiştiriyor. İnsanlar satın alma gücünü güzellik odağında değerlendirerek estetiğe öncelik veriyor. Geçtiğimiz yıl dünya çapında gerçekleştirilen 34,9 milyon estetik cerrahi operasyonlarda kaş ve yüz germe gibi yüz görünümünü etkileyen uygulamalar öne çıkıyor. Bu alanda imza attıkları başarılarla adından söz ettiren Türk doktorlar ise sağlık turistlerinin büyük dönüşümlerle hayata yeniden başlamalarına olanak tanıyor.

Son 5 yılda 3 binden fazla operasyon gerçekleştiren Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Cengizhan Ekizceli, Avustralya’dan Türkiye’ye gelen 26 yaşındaki Ebony Mae isimli hastasına yaptığı kombine yüz estetiğiyle dikkat çekti. Yüzdeki orantısızlık veya yaşlanmanın etkileriyle ortaya çıkan sorunları düzeltmek için tercih edilen alın daraltma işlemini gerçekleştiren az sayıda uzmandan biri olan Op. Dr. Cengizhan Ekizceli, Ebony Mae’nin alın daraltma odağındaki ameliyatında yüze yağ enjeksiyonu, badem göz estetiği, alın törpüleme, şakak germe, kaş kaldırma gibi 11 farklı estetik işlemi bir arada yaptı.

“Yaşadığım deneyimi herkese tavsiye ediyorum”

Türkiye’ye gelişindeki amacı alnını daraltmak olmasına rağmen, süreç boyunca edindiği izlenimlere güvenerek diğer uygulamaları da yaptırmaya karar verdiğini belirten Ebony Mae düşüncelerini, “Yaşadığım deneyimden çok memnunum. Yaptırdığım her işlemi, buraya gelmeyi düşünen hastalara tavsiye edebilirim” şeklinde özetledi. Op. Dr. Cengizhan Ekizceli de “İşimi yaparken temel önceliğim hasta odaklı bir yaklaşım benimsemek. Hastalarım kliniğimden ne kadar mutlu ayrılıyorsa, ben de bir o kadar motive oluyorum. 10 yılı aşkın süredir bu farkındalıkla ve istikrarla çalışmaya devam ediyorum. Söz konusu sürekliliğin, kazanımı ve başarıyı beraberinde getirdiğine inanıyorum” dedi.

800’ü aşkın alın daraltma ameliyatı gerçekleştirdi

Teknolojinin ve eğitim sisteminin ilerlemesiyle birlikte Türk cerrahların artık, dünyada yapılması zor işlemleri yapabildiğine dikkat çeken Dr. Cengizhan Ekizceli, kendi çalışmalarına dair de şu bilgileri paylaştı:

“Yüz ameliyatlarında uzmanlaşmış bir doktor olarak, bugüne kadar 800’ü aşkın alın daraltma ameliyatı gerçekleştirdim. Bu alanda yeterli seviyeye ulaşılabilmesi için bir yandan seminerler düzenlerken, diğer yandan ileri tekniklerle medikal ve estetik çözümler sunmaya devam ettim” ifadelerini kullanarak sözlerini şu şekilde sonlandırdı:

“Estetik, artık sadece belirli bir yaş grubunun değil, herkesin kendisini daha iyi görünmek ve hissetmek için başvurduğu bir yöntem haline geldi. Bunun esas sebebi, insanların hayal ettiği görünüme kavuşma gayesi. Öyle ki her birey, kendisini özel ve değerli hissederek yaşamak ister. Estetik uygulamalar, bu özgüveni destekleyerek insanların daha mutlu ve tatmin olmuş bir hayat sürmelerine yardımcı olurken, elbette önemli olan bilinçli olarak karar vermek ve doğru uzmanlara danışmak. Ben de kliniğimde gerçekleştiğim tüm operasyonların öncesi ve sonrasında hastalarımın tüm beklentilerini dikkatle dinliyor, onlar için en uygun yöntemleri paylaşıyorum. Ebony Mae için de aynı yaklaşımı uygulayarak tam 11 işlemi tek seferde gerçekleştirmeyi başardım. Bana danışan herkesin hayallerindeki görünüme kavuşması için çalışmaya devam edeceğim.”

Türkiye; “Olağanüstü Meşru Müdahale” durumuna geçmeli

“Büyük Harita Parçalanması” tehdidi Türkiye’ye yöneldi

Suriye’ye müdahale PKK/YPG sınırlarını da aşmak zorunda…

Coğrafyamız; Birinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı

büyük çöküşten

sonra, hiç bir zaman böyle bir

“harita parçalanması”

tehdidi ile yüz yüze kalmadı.

Batı’nın en zayıf olduğu

dönemde

en ağır saldırıların başlatılması

nasıl algılanabilir?
Bugün; Basra Körfezi’nden Kızıldeniz’e, Hint Okyanusu’ndan Akdeniz’e ve Karadeniz’e kadar, savaş ve savaş tehdidi bütün bölgelere, ülkelere yayıldı.

İki ihtimal var:

İsrail, bir daha böyle bir

fırsat

bulamayacağını, ABD seçimlerinden sonra işlerin zorlaşacağını bildiği için

“ne yaparsam kardır” fırsatçılığı

ile hareket e geçmiş olabilir. Belki de,

Batılı araçları

kullanabileceği

son dönemi yaşıyor çünkü.

BÜYÜK HARİTA PARÇALANMASINA DİKKAT! TEHDİT TÜRKİYE’YE DÖNDÜ.

Ya da

ABD ve Avrupa, İsrail’i bir “çekiç” gibi kullanıp,

Batı’nın küresel hakimiyetini bırakmamak için çıkaracağı

büyük savaşın ilk adımı

nı atmış olabilir. Bu haliyle mesele İsrail meselesinin çok ötesindedir.

Türkiye’nin bu yeni tehdidi, tehlikeyi algılaması da bu yöndedir.

Coğrafyamızdaki bütün ülkeler için asıl tehlike budur. Birileri savaşı yeniden bizim coğrafyaya taşımıştır.

Medeniyetlerin anavatanı, savaşların anavatanına dönüştürülmektedir.

11 Eylül sonrası

Irak işgali, Afganistan işgali, Suriye savaşı ve bölge genelinde yaşadığımız çatışmalar,

bugünkü duruma göre daha yerel, ülkelerle sınırlı nitelikte oldu. Ancak bunların tamamı aslında bugünkü

“büyük harita parçalanması”na giden yolda atılan sistematik ve kararlı adımlardan başka bir şey değildi.

OTUZ BEŞ YILDIR BİZE DAYATILAN BÜTÜN “GEREKÇELER” YALANDI…

Bu savaş ve işgallerin hepsi için yerel sebepleri üretildi. Bizler bu

“üretilen gerekçelerle”

tam anlamıyla uyutulduk. Öyle ki;

en “milli” görünen hükümetler bile, bölgesel işgal ve harita parçalanmasına uyumlu

kararlar, iç düzenlemeler yaparken ses bile çıkaramadık.
Çünkü mesele terördü,

Saddam’dı, El Kaide’ydi, Taliban’dı, Hamas’tı, Hizbullah’tı…

Türkiye dahil, bölge ülkelerinin tamamı, her sebep ve gerekçeye, kendi milli hedefleri için

uygun bir siyasi dil

üretebilmişti. Ya da bu dil

dayatılmıştı

. Bu çok büyük yanılsamaydı, ölümcül hataydı.

Ve bunlar bizi bugüne taşıdı.

Oysa 2003 Irak işgalinden bu yana ne yaşanmışsa, bugünkü “harita parçalanması” için planlanmış, ona göre uygulanmıştı.

Ülkelerin rejimleri, hükümet karakterleri, siyasi ve askeri kadroları

hep bu büyük hedefe göre dizayna dilmişti. Son

otuz beş yıl, hepimiz için yalan bir tarihin

hüküm sürdüğü dönem oldu.

İSRAİL VE ABD, PKK/YPG İLE SINIRIMIZA DAYANDI. SAVAŞ HARİTASINI ÖNÜMÜZE KOYDU.

Ve bugün artık savaşın bölgeselleşmesi ya da

“bölgesel savaş”

kavramını tereddütsüz kullanıyoruz. Gerçekten de durum tam da budur.

Artık İran, Suriye, Irak, Sudan, Yemen savaşın içinde.

Mısır her an Sina’da bir işgalle ve topyekûn bir terör salgınıyla yüz yüze.

Türkiye, son yüz yılda ilk kez Ortadoğu’daki çatışmaların bu kadar içinde.

Çünkü İsrail’in ABD ve Avrupa ile birlikte Gazze’de yürüttüğü Soykırım, hemen ardından Lübnan’a başlattığı işgal, Irak ve Suriye’de

PKK/YPG ortaklığı ile Türkiye sınırlarına kadar yayılmış bir savaş haritasını önümüze koydu.

İSRAİL’DEN TÜRKİYE SINIRLARINA KADAR HİÇ BİR ENGEL KALMADI…

Türkiye sınırından İsrail’e uzanan toprak parçasında onlar için hiçbir engel kalmadı. İran ve Rusya’nın

Suriye’deki varlığı bu yeni haritayı engelleme gücünden ve iradesinden yoksun. Suriye üzerinde planlanan

Davut Koridoru

bir hayal değil.
2003 Irak işgali sonrası oluşturulan

Çekiç Güç

ile, Suriye savaşında İran-Akdeniz arasında çizilen

Terör Koridoru

ile

Davut Koridoru

hep birbirinin devamıdır, tamamlayıcısıdır. O zaman da onları hep bir

hayal

olarak gördük.

Ulaşılamaz hedefler

gördük ve bugün tehdit
Türkiye’nin bütün Güney sınırlarını kapladı.

Hala bir şeyleri “hayal” olarak gösterenler,

doğrudan bu bölgesel tasarımın içinde yer alıyor demektir.

15 TEMMUZ SONRASI “BÜYÜK İRADE” ACİL HAREKETE GEÇMELİ.. ARTIK HİÇBİR ŞEY HAYAL DEĞİL.

Eğer Türkiye, 15 Temmuz sonrası kendine gelip, terör koridorunu parçalayıcı müdahaleler yapmasaydı

biz tam da bugün, Türkiye-Suriye sınırının Kuzey’inde, Türkiye topraklarında “Koridor” tartışmalarıyla felç edilmiş olacaktık.

Ülke savunmasını sınırlarımızda değil,

Anadolu içlerinde, şehirlerimizde

kurmaya çalışıyor olacaktık.
Ertelediğimiz, ihmal ettiğimiz,

“içerideki ortaklar”

eliyle hareketsiz bırakıldığımız her şey, bu

bölgesel savaşı yarın Anadolu içlerine, şehirlerine, sokaklarına taşıyacaktır.

Artık “hayal” dediğimiz her şeyin, çok hızlı bir şekilde gerçeğe dönüştüğü bir çağdayız.

Anlık ihmallerin bile milletlere çok büyük bedeller ödeteceği zamandayız.
Bu yüzden;

15 Temmuz sonrası kendini ortaya koyan büyük irade

nin hiçbir

zaaf ve tereddüde mahal vermeden

yoluna devam etmesi, yapılması gereken hiçbir şeyin

bir gün bile ertelenmemesi

olağanüstü önemdedir.

Aksi intihardır

, coğrafya parçalanmasıdır.

BİR “İHMAL” ANADOLU’YU TEHLİKEYE ATAR. KALICI MÜDAHALE İÇİN SON KARAR ZAMANI.

Çünkü artık ülkelerin sınırlarının koruma kalkanı oluşturması bundan sonra hiçbir şekilde mümkün olmayacak. Dolayısıyla

büyük hesaplaşmaların mutlaka sınırların çok ötesinde yapılması

gerekir.
Türkiye’nin

Libya, Karabağ, Somali, Balkanlar, Basra Körfezi

ve

Afrika

’nın birçok ülkesindeki

askeri varlığı bu aklın göstergesidir.

Biz buna

“tarih yapıcı, coğrafya inşa edici imparatorluklar aklı”

diyoruz. Yüzyıllara dayanan siyasi genetik diyoruz.
Öyleyse, İsrail’den kuzeye doğru gelen işgal, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Rum Kesimi’nde Türkiye’yi hedef alan askeri yığınak

bu iradeyi Suriye’de acilen hareket geçmeye mecbur bırakır.

Tam da bu dönemde,

bir kez daha yaşanacak ihmal, Anadolu’yu büyük tehdit altına sokacaktır.

Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir zaman böyle bir

“varoluşsal hesaplaşma”

ile yüzleşmedi. Ancak yüzleşeceğini bildiği için coğrafyanın geniş sınırlarına açıldı,

tehditleri Anadolu’dan uzaklaştırdı.

Ama Suriye ve Güney sınırı

en zayıf alan

olarak kaldı.

Terör Koridoru

’nu ve

Davut Koridoru

’nu etkisizleştirecek

kalıcı müdahale

artık ertelenemez hale gelmiştir.

Hiçbir siyasi öncelik, hiçbir iç politik hesap

bu bölgesel büyük kuşatmanın, küresel güç kaymalarının yol açtığı çatışmaların üstünde

değildir, olamaz.

TÜRKİYE “TERÖRLE MÜCADELE” KAVRAMINI ACİLEN TERKETMELİ

Türkiye, Suriye’ye yönelik müdahalelerinde

“terörle mücadele” kavramını acilen terk etmelidir.

Zira bu kavram

zihinleri, ufku,

yapılması gerenleri

sınırlamaktadır

.

“Terörle mücadele” son otuz beş yıldır bize dayatılan yalanların son halkasıdır.

Suriye’deki durumun terörle alakası yoktur. Bölgesel harita savaşlarının parçasıdır ve bütün Batılı ülkeler bu işin içindedir.

Türkiye, Suriye’ye yönelik müdahalelerinde PKK ve YPG’nin ötesini düşünmek zorundadır.

Bunu düşünmez, orada kalırsa tehdidi önlemede başarısız olacaktır.

PKK/YPG İsrail ve ABD’nin Türkiye’ye karşı kullandığı bir şantaj,

bir silahtır sadece. Bu yüzden

PKK/YPG’yi vurmak İsrail’i vurmaktır.

Gazze’deki soykırıma verilecek güçlü bir cevaptır.

SURİYE’YE MÜDAHALE PKK/YPG SINIRLARINI AŞMAK ZORUNDA..

Ancak, bölgenin tamamını yok etmeye ayarlı tehdit İsrail ve ABD’nin bölgesel planlamalarıdır. Türkiye’nin kendi varoluşu, bölgenin istikrarı için

mücadele etmesi, engellemesi, pozisyon alması gereken durum,

bu tehdide karşı adımlar atmaktır.
Bu yüzden de

Suriye’deki müdahale PKK/YPG sınırlarını aşmak zorundadır.

Halep ve kuzeyini tamamen güven altına alacak adımlardır. Çünkü

PKK/YPG bitse bile tehdit,

Güney’den, Doğu Akdeniz’den ve
Batı’dan

gelmeye

devam edecektir.
Bugünkü büyük hesaplaşma,

Birinci Dünya Savaşı sonrası en büyük hesaplaşmadır.

Son yüz yılda böyle bir durum söz konusu bile olmadı. Çünkü devletler zayıftı,

Batı hakimiyeti ve baskısı korkunç boyuttaydı,

zihinler tam anlamıyla felç edilmişti.

OLAĞANÜSTÜ MEŞRU MÜDAHALE!

Ama bugün,

küresel güç kaymaları Batı’yı zayıflatıyor.

Güç başka iklimlere kaşıyor. Türkiye de bunlardan biri. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana en güçlü dönemini yaşıyor.

Bu güç birikimi sadece savunma alanında büyük sıçrama ile sınırlı değil. İmparatorluklar aklının bugüne taşınmasının verdiği idrak,

olağanüstü ve Türkiye bütün bunların tamamını yapabilecek güçte.

Güç kendi alanımıza kaymışken, tarihin bu büyük fırsatı asla heba edilmemeli.

Çünkü bizler, büyük imparatorlukları hep bu fırsatları ertelemediğimiz,

ıskalamadığımız

için kurabildik. Yine aynı

tarih sıçramasının

tam ortasındayız. Yeter ki, bizi içeriden durduracak

“güzel teklifler”

e bu sefer de kanmayalım.
İsrail’in Gazze ve Lübnan’la başlattığı tehdit çok ciddi. Ve bu tehdit şuan

tam sınırımıza

dayanmış

durumda. Öyleyse

ölümcül kararlar

verme zamanı gelmiştir.

Tarihin dönüşü

, Türkiye’nin vereceği bu kararlarla şekillenecektir.

Türkiye olağanüstü meşru müdafaaya geçmek zorunda!

NOT:

Bir süre ara verdik. Bundan sonra haftada iki gün Yeni Şafak’ta yine birlikte olacağız. Yeni Şafak’ın bu zarif desteğine müteşekkirim. Coğrafyamızdaki ve dünyadaki gelişmeleri çok daha ayrıntılı, dikkatle analiz edip tartışacağız. Konuşacak çok konu, söylenecek çok söz var.

Prizmabet giriş: Kripto piyasasında işlem yapanların yüzde 70’i Bitcoin’i tercih etti

Paribu, iki yıldır FutureBright Group iş birliğiyle yürüttüğü ve bu yıl 5. kez gerçekleştirdiği Kripto Para Bilinirlik ve Algı Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı.

Araştırma, 12 Temmuz – 2 Eylül tarihleri arasında, Türkiye’yi temsilen 12 ilde, bilgisayar destekli yüz yüze anket yöntemiyle görüşmeler yapılarak gerçekleştirildi. Araştırma sonuçları bilinirlik, deneyim, teknoloji ve demografi olmak üzere 4 başlık altında toplandı.

Araştırmanın sonuçlarına göre kripto paranın bilinirlik oranı artış göstermeye devam etti. 2020 yılında yüzde 16 olan bu oran 2023 ve 2024 yıllarında yüzde 99 olarak tespit edildi.

Bununla birlikte işlem yapanların oranı da geçtiğimiz yıla göre artış kaydetti ve yüzde 25,1’den yüzde 27’ye yükseldi.

İşlem yapma oranları artsa da işlem tercihleri geçtiğimiz senelerle benzer seyretti. İşlem yapanların yüzde 70’i Bitcoin’i, yüzde 29’u ise Ethereum’u tercih etti.

Kripto paranın kullanım amaçları sorulduğunda ise kripto para ile işlem yapan her 4 kişiden 3’ü, kısa vadeli alım satım işlemi için kullanıldığını ifade etti.

Araştırmaya göre bu yılın en güvenilir ve en çok tercih edilen yatırım aracı altın olurken kripto paralar yüzde 29 ile en çok tercih edilen üçüncü yatırım aracı oldu.

Kripto ile işlem yapanların ortalama yaşı 34,7

Araştırma sonuçlarına göre kripto para ile işlem yapanların ortalama yaşı 34,7 oldu. Kripto parayı duyan erkeklerin işlem yapma oranı yüzde 31 olurken kadınlarda bu oran yüzde 21 oldu. İşlem yapma oranı en yüksek olan grup ise 25-44 yaş arası.

Bununla birlikte üniversite mezunları için 2023’te yüzde 30 olan işlem yapma oranı bu yıl daha da artarak yüzde 39’a yükseldi. Kripto para ile işlem yapanların yaş ortalaması ise 34,7 oldu.

Kripto para ile işlem yapanların yüzde 63’ü, bu alanda bilgi edinmek için sosyal medyayı tercih ederken her 2 kişiden 1’i ise kripto para işlem platformlarının kendisini tercih etti.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

ASUS Türkiye, Zenbook S 14 AI PC’sini Türkiye’de ön satışa çıkardı

ASUS Türkiye, sınıfındaki en ince ve en taşınabilir 14 inçlik ASUS AI PC’lerden biri olan ve performansı sofistike bir şekilde harmanlayan Zenbook S 14’ü (UX5406) Türkiye’de ön satışa çıkardı.

ASUS, IFA 2024’te tanıtılan, sınıfındaki en ince ve en taşınabilir 14 inçlik ASUS AI PC’lerden biri olan ve performansı sofistike bir şekilde harmanlayan Zenbook S 14’ü (UX5406) Türkiye’de ön siparişe açtı. ASUS E-Store üzerinden ön sipariş edilebilen Zenbook S 14’ün fiziki satış ve teslimatları ise 24 Eylül’de gerçekleştirilecek. Zenbook S 14, ASUS E-Store’da ön siparişe özel 69.999 TL’den başlayan fiyatlarla satın alınabiliyor.

“İki yıl içinde tüm notebook kategorisinin en az yüzde 60’ı AI PC olacak”

ASUS’un gelecek AI vizyonu hakkında açıklamalarda bulunan ASUS Ortadoğu, Türkiye ve Afrika Bölge Müdürü Aaron Tsai, 2026 yılının sonunda tüm notebook pazarının yüzde 60’ının AI PC’lerden oluşacağını ve ASUS’un bu değişime en hızlı ayak uyduran marka olduğunu belirtti. Tsai, “ASUS olarak Türkiye pazarına büyük önem veriyoruz. Türk tüketicisinin en son teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiğini ve talep ettiğini biliyoruz. Bu nedenle tüm yeni ürünlerimizi ilk olarak Türk tüketicisiyle buluşturmayı hedefliyoruz. Bunun ilk örneği ilk Co-Pilot PC’miz ASUS Vivobook S 15… ASUS olarak gerçek yapay zekalı notebook’ları diğer tüm markalardan önce Türk tüketicisiyle buluşturduk. Bu strateji ışığında Intel Core Ultra 9 işlemcili yeni ASUS Zenbook S 14 modelimizi bugün itibariyle ön siparişe açtık.” dedi. Sözlerini ASUS’un gelecek vizyonuyla sürdüren Tsai, “Yenilikleriyle sektöre öncülük eden bir markayız ve bu geleneği sürdürmek istiyoruz. Yapay zekâ destekli dizüstü bilgisayar pazarının önümüzdeki yıllarda çok daha fazla büyüyeceğini öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde tüm notebook kategorisinin en az yüzde 60’ının bu yeni işlemciye sahip notebooklardan oluşacağını düşünüyoruz ve tüm stratejimizi buna göre şekillendiriyoruz,” diyerek sözlerini tamamladı.

ASUS Zenbook S 14 Özellikleri Neler?

Zenbook S 14, Intel Core Ultra 9 işlemci (Seri 2) ve Intel Arc GPU içeriyor ve yapay zeka noktasında 48 NPU TOPS’a kadar performans sunuyor. CNC frezeleme, sessiz ortam soğutma sistemine ince bir buhar odasının entegre edilmesini sağlıyor. Bu özellikler minimum gürültü ile 28 watt’a kadar CPU TDP performansı sağlıyor. İşlevsel tasarımda özel bir Copilot tuşu ve akıllı hareketleri destekleyen genişletilmiş 16:10 kesintisiz dokunmatik touchpad bulunuyor.

3K 120 Hz ASUS Lumina OLED ekran ve güçlü dört hoparlörlü ses sistemi, sinematik deneyim sağlayarak ilgi çekici eğlence sunuyor. Güvenlik, Microsoft Pluton güvenlik işlemcisi ile sağlanıyor ve yeni Windows passkeys özelliği kimlik doğrulama verilerini güvenli bir şekilde saklıyor. AiSense IR kamera sistemi tarafından desteklenen biyometrik güvenlik ve gizlilik özellikleri arasında otomatik oturum açma ve kapatma için yüz tanıma, Uyarlanabilir Kilit ve Uyarlanabilir Karartma yer alıyor.

ASUS Zenbook S 14 Tasarımı Nasıl?

Zenbook S 14, dayanıklılık ve şık bir tasarım amaçlanarak geliştirilen ASUS Ceraluminum malzemesini içeriyor. Bu malzemenin renklerini, dokusunu ve sertliğini 4 yıl boyunca geliştiren ASUS, en son CNC teknolojisini kullandığını belirttiği Zenbook S 14 ile oldukça ince bir tasarıma da imza atmış. 1.1cm’lik kalınlıkta olan Zenbook S 14, bu yönüyle ince ve kompakt 14 inç dizüstü bilgisayarladan biri olurken, yüksek performans ve taşınabilirliğe olan bağlılığı da vurguluyor. CNC işleme, klavyenin üzerindeki özel geometrik ızgara tasarımını ve genişletilmiş dokunmatik yüzey alanını da yaratıyor. Dizüstü bilgisayar, Zumaia Gri ve İskandinav Beyazı olmak üzere doğadan ilham alan 2 renk seçeneğiyle sunuluyor.